Although traditionally, what the state does within its borders is regarded irrelevant in terms of international relations and legitimate as long as the exercise of authority remains within the borders; after the spread of international legal norms on human rights, human rights became a value that is taken into account in terms of the international legitimacy of states. In this regard, some states take into account the human rights standards of the states with which they will establish relations, and avoid cooperating with states with bad human rights records. An international trade or cooperation agreement can be suspended on the grounds that one of the parties violates human rights. Economic aid and cooperation policies can be based on human human rights violations. This practice is called political conditionality. Conditionality is defined as "the use or non-use of economic tools primarily to bring about political and behavioral changes at the high or public level in order to achieve specific goals". For example, the European Parliament blocked some foreign trade and cooperation agreements on the grounds of human rights violations. Human rights conditionality has become the official policy of the European Union (EU) in various EU documents. Likewise, in the USA, with the amendment made in the Foreign Aid Act in 1974, human rights have become a condition for economic and security assistance. In this context, the US Department of State prepares a human rights report to be submitted to Congress every year and these reports are taken into consideration in terms of foreign aid. In this article, the human rights conditionality practices of the EU and the USA will be examined, and the consequences of these practices in terms of human rights will be evaluated.
Geleneksel olarak, devletin kendi sınırları içinde kalan eylemlerinin uluslararası ilişkiler bakımından ilgisiz görülmesine ve otorite kullanımının sınırlar içerisinde kaldığı müddetçe meşru kabul edilmesine rağmen; insan haklarına ilişkin uluslararası hukuk kurallarının yaygınlaşmasıyla insan hakları devletlerin uluslararası meşruiyetleri açısından da dikkate alınan bir değer haline gelmiştir. Bu bakımdan bazı devletler ilişki kuracağı devletlerin insan hakları karnesini göz önünde tutarak hareket etmekte, insan hakları konusunda kötü sicil sahibi devletlerle iş birliği yapmaktan kaçınmaya özen göstermektedir. Konusu insan hakları olmayan bir uluslararası sözleşme, taraflardan birinin insan haklarını ihlal ettiği gerekçesiyle askıya alınabilmekte; ekonomik yardımlar ve işbirliği politikaları insan hakları ihlalleri sebep gösterilerek durdurulabilmektedir. Bu uygulamaya “koşula bağlama” ya da politik koşulluluk (political conditionality) denmektedir . Koşulluluk "Özel/belirli hedeflere ulaşmak amacıyla; üst seviyede ya da halk düzeyinde siyasi ve davranışsal değişiklikler ortaya çıkarmak için öncelikli olarak ekonomik araçların kullanılması ya da kullanılmaması" olarak tanımlanmaktadır. Örneğin Avrupa Parlamentosu bazı dış ticaret ve işbirliği anlaşmalarını insan hakları ihlalleri gerekçesiyle engellemiş, Uganda, Orta Afrika Cumhuriyeti ve Sudan'a yapılacak yardımların askıya alınmasını sağlamıştır. AB bu yönde politika izleyerek diğer ülkeleri insan hakları normlarına uymaya yöneltmeye çalışmıştır. Çeşitli AB belgelerinde insan hakları koşulluluğu Birliğin resmi politikası haline getirilmiştir. Keza ABD 1974 yılında Dış Yardım Yasası’nda yaptığı değişiklikle ekonomik ve güvenlik yardımlarını insan hakları koşuluna bağlamıştır. Bu bağlamda ABD Dışişleri Bakanlığı her yıl Kongre’ye sunulmak üzere bir insan hakları raporu hazırlamakta ve bu raporlar dış yardımlar konusunda dikkate alınmaktadır. Bu yazıda AB ve ABD'nin insan haklarına ilişkin koşulluluk uygulamaları incelenecek, bu uygulamaların insan hakları bakımından doğurduğu sonuçlar değerlendirilecektir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Hukuk |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 13 Ocak 2023 |
Gönderilme Tarihi | 3 Ağustos 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Cilt: 40 |