In the Turkish cinema, the notion of the family has been represented as a sacred institution just like it is evaluated in the society's dominant values. The family is a safe haven for the individuals against all the crises and problems witnessed outside of its walls. However, the mentioned representations have begun to drastically deteriorate beginning with Yavuz Ozkan's milestone 1995 production "Yengec Sepeti / “Lobster Pot" and moving onto the 2000's with Zeki Demirkubuz's "Itiraf” / “Confession”. The family now has become an institution that does not provide safe haven for its members but rather contains many traumas, conflicts and dirty secrets. Apart from the problems witnessed within the family, in movies such as "Korkuyorum Anne / “Mommy, I'm Scared!" (Reha Erdem, 2004), "Pandoranın Kutusu / Pandora's Box" (Yeşim Ustaoğlu, 2008), "Gişe Memuru / The Toll Officer" (2010), "Zefir / Zephyr" (Belma Baş, 2010) and "Köksüz / Rootless" (Deniz Akcay, 2013) we also see separated family members (mother and children or father and children) who cannot cope with their problems from the past. In the study titled “The Nightmares of the Core Family :The Changing Perspective on the Core Family in the Turkish Cinema in the 2000s", the movies titled"Üç Maymun / Three Monkeys" (Nuri Bilge Ceylan 2008), "Vavien" (Taylan Brothers, 2009), "Çoğunluk / Majority" (Seren Yuce, 2010), "Atlıkarınca / Carousel" (Ilksen Basarir, 2011) and "Geriye Kalan / What Remains" (Çiğdem Vitrinel, 2012) have been chosen as exemplary due to the fact that they keep the core family, consisting of a mother, father and the child at the focus of their presentations. In the selected movies, the functions and dysfunctions of the family, in conjunction with the studies carried out in regards to the family in Turkey will be presented with a descriptive content analysis.
Türkiye Sineması’nda aile tıpkı toplumun hakim değerlerinde olduğu gibi kutsal bir kurum olarak temsil edilegelmiştir. Aile evin dışındaki hayatta yaşanan her türlü krize, soruna karşı bir sığınak ve bireylerin huzur bulduğu korunaklı bir alandır. Ancak söz konusu temsiller Yavuz Özkan’ın 1995 tarihli “Yengeç Sepeti” bir milat olmak üzere, 2000’li yılların başlarından itibaren, Zeki Demirkubuz’un “İtiraf” filmiyle kökten sarsılmaya başlamıştır. Aile artık korunaklı bir alan olmaktan ziyade pek çok travmanın, çatışmanın ve kirli sırların saklandığı bir kurumdur. Ailenin içindeki sorunların yanı sıra “Korkuyorum Anne” (Reha Erdem 2004), “Pandoranın Kutusu” (Yeşim Ustaoğlu 2008), “Gişe Memuru” (2010), “Zefir” (Belma Baş 2010) ve “Köksüz” (Deniz Akçay 2013) gibi birçok filmde de parçalanmış (anne ve çocuklar ya da baba ve çocuklar) ve yine geçmişten gelen sorunları çözemeyen aile bireyleri karşımıza çıkar. “Çekirdek Ailenin Kabusları: 2000’li yıllar Türkiye Sineması’nda Çekirdek Aileye Değişen Bakış” başlıklı çalışmada “Üç Maymun” (Nuri Bilge Ceylan 2008), “Vavien” (Taylan Kardeşler 2009), “Çoğunluk” (Seren Yüce 2010), “Atlıkarınca” (İlksen Başarır 2011) ve “Geriye Kalan” (Çiğdem Vitrinel 2012) adlı filmler; anne, baba ve çocuktan oluşan çekirdek aileyi odak noktasına aldıkları için örneklem olarak seçilmişlerdir. Seçilen filmlerde ailenin işlevleri – işlevsizlikleri, Türkiye’de aileye dair yapılan alan araştırmaları eşliğinde, niteliksel içerik analizi ile ortaya konulacaktır
Primary Language | English |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | October 20, 2014 |
Published in Issue | Year 2014 Volume: 1 Issue: 1 |