Thanks to the rapid pace of social media platforms, individuals can now access information more quickly. While unlimited and swift communication, along with instant access to information, offers significant advantages to users, it can also bring about numerous disadvantages and challenges. The dissemination of false and erroneous information during the COVID-19 pandemic has compelled countries to combat disinformation while tackling the outbreak. In our contemporary era, social media transforms ordinary individuals into simultaneous content consumers and producers. Echo chambers play a pivotal role, rapidly amplifying news, claims, and content that gain substantial interaction, thus leading to the propagation of disinformation before the accuracy of the association, distortion, or claim is properly discerned. In this study conducted between March 11, 2020, when the World Health Organization (WHO) declared the pandemic, and March 2, 2021, when the Ministry of Health lifted the outdoor mask mandate during the COVID-19 Pandemic, 37 instances of false or misleading news shared on social media were collected and analysed by Teyit.org. The data were compiled using the document analysis method and were subjected to descriptive analysis. According to the research findings, the most prevalent form of disinformation is distortion, amounting to 19 cases. Another noteworthy discovery is that a significant majority of the accounts posting on Teyit.org employ pseudonyms, and these pieces of disinformation are disseminated from fake accounts that do not employ genuine identities. Media literacy emerges as the foremost defence mechanism against this form of disinformation within the realm of social media.
Sosyal medya platformlarının baş döndüren hızı sayesinde bireyler artık bilgiye daha hızlı ulaşabilmektedir. Sınırsız hızlı iletişim ve bilgiye anlık ulaşım kullanıcılara önemli avantajlar sağlasa da birçok dezavantajı ve sorunu da beraberinde getirebilmektedir. Covid-19 pandemisi süresince yapılan yanlış ve hatalı bilgilendirmeler sebebiyle ülkeler hem pandemiyle uğraşırken hem de dezenformasyonla mücadele etmek zorunda kalmıştır. Yaşadığımız zaman diliminde sosyal medya sıradan bireyleri, içerikleri tüketen aynı zamanda üreten kullanıcılara dönüştürmektedir. Yankı odaları sayesinde kısa sürede çok fazla etkileşim alan ve dolaşıma sokulan bir haber, iddia, içerik; hatalı ilişkilendirme mi, çarpıtma mı ya da yanlış mı olduğu anlaşılamadan dezenformasyona sebep olmaktadır. Bu çalışmada Covid-19 pandemisi süresince DSÖ (Dünya Sağlık Örgütü) tarafından pandeminin ilan edildiği 11 Mart 2020 ile Sağlık Bakanlığı’nın açık havalarda maske takma zorunluluğunu kaldırdığı 2 Mart 2021 tarihleri arasında, sosyal medyada çıkan ve teyit.org tarafından yalan/yanlış haber olarak tespit edilen paylaşımlardan toplam 37 içerik incelenmiştir. Veriler, doküman inceleme yöntemiyle derlenmiş ve betimsel analiz ile değerlendirilmiştir. Araştırmanın bulgularına göre, en çok kullanılan dezenformasyon türü, 19 adetle ‘çarpıtma’dır. Araştırmada tespit edilen diğer bir bulgu ise teyit.org tarafından yayınlanan paylaşımların yapıldığı hesapların önemli bir çoğunluğunun sahte isimle açılmış olması, gerçek isim kullanılmadan fake hesaplardan dezenformasyonun dolaşıma sokulmasıdır. Sosyal medyada yaşanan bu dezenformasyona karşı medya okuryazarlığı en önemli savunma aracı olarak öne çıkmaktadır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Social Media Studies, Social Media Applications and Analysis, New Communication Technologies, New Media, Communication and Media Studies (Other) |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Early Pub Date | December 16, 2023 |
Publication Date | December 16, 2023 |
Submission Date | September 11, 2023 |
Published in Issue | Year 2023 Issue: 11 - Theme: Disinformation |
Bu eser Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.