Yapay zeka teknolojilerinin hızlı gelişmesiyle birlikte, hukuki işlemlerde irade beyanının kime isnat edileceği sorusu gündeme gelmeye başlamıştır. Geleneksel hukuki işlem teorisine göre, bir işlemin geçerli olabilmesi için irade beyanının varlığı ve bu beyanın kim tarafından yapıldığının belirlenmesi gereklidir. Ancak yapay zeka sistemleri, özerklikleri ve karmaşık karar alma süreçleri nedeniyle bu geleneksel yaklaşımın sorgulanmasına ve yeniden analiz edilmesine yol açmaktadır.
Bu çalışmada, öncelikle hukuki işlem ve irade beyanı kavramları açıklanmış, ardından yapay zeka sistemleri yeteneklerine ve bilişsel kapasitelerine göre sınıflandırılmıştır. Dar yapay zeka, genel yapay zeka ve süper yapay zeka gibi kategoriler incelenerek, bu sistemlere kişilik tanınıp tanınamayacağı, öğretideki görüşlerle birlikte tartışılmıştır. Yapay zekaya kişilik tanınmasını savunanlar, özerk karar alma yeteneği ve bilinç düzeylerini argüman olarak sunarken, karşıt görüşler ise yapay zekanın bilinç ve sezgiden yoksun olduğunu vurgulamaktadır.
Çalışmanın son bölümünde, yapay zeka tarafından gerçekleştirilen işlemlerde iradenin kime isnat edileceği değerlendirilmiştir. Sahibine, kullanıcısına veya doğrudan yapay zekanın kendisine isnat modelleri ele alınmış ve “bütünleşik kişilik modeli” önerilmiştir. Bu modelde, belirli bir bilinç ve özerklik düzeyine sahip yapay zeka sistemlerine sınırlı kişilik tanınması ancak sorumluluğun bu sistemleri kullanan gerçek kişilere ait olması savunulmuştur.
Sonuç olarak, yapay zeka ile ilgili hukuki belirsizliklerin giderilmesi için yasal düzenlemelerin acilen yapılması ve Türk Borçlar Kanunu’na yapay zeka kaynaklı irade beyanlarını düzenleyen bir hükmün eklenmesi önerilmiştir.
As artificial intelligence technologies develop rapidly, the question of who should be attributed the declaration of intent in legal transactions has begun to arise. According to traditional legal transaction theory, a transaction must have a declaration of intent in order to be valid, and it must be clear who made that declaration. However, the autonomy and complex decision-making processes of artificial intelligence systems have led to this traditional approach being questioned and analysed again.
This study first explains the concepts of legal transactions and declarations of intent, before classifying artificial intelligence systems according to their capabilities and cognitive capacities. The categories of narrow, general and super artificial intelligence are examined, and the question of whether these systems can be given legal personality is discussed in light of existing views.
The final section of the study evaluates the question of who should be attributed with the will in actions performed by artificial intelligence. Models attributing responsibility to the owner, user or artificial intelligence itself are examined, and an 'integrated personality model' is proposed. According to this model, artificial intelligence systems with a certain level of consciousness and autonomy should be granted limited personality; however, responsibility should lie with the real persons using these systems.
In conclusion, it is recommended that legal regulations be enacted with urgency to resolve legal uncertainties related to artificial intelligence, and that the Turkish Code of Obligations be amended to include a provision regulating artificial intelligence-based expressions of will.
legal transaction declaration of intent artificial intelligence personality integrated personality
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Law and Humanities |
Journal Section | V. 10 I. 2 Research Articles |
Authors | |
Publication Date | September 30, 2025 |
Submission Date | May 23, 2025 |
Acceptance Date | July 29, 2025 |
Published in Issue | Year 2025 Volume: 10 Issue: 2 |