Tarihi verilere göre, Türkler Niğde’ye 1190 yılından önce yerleşmiş olmalılar. II. Kılıçarslan Niğde’yi, 1191 yılında oğlu Melik Aslan Şah’a bırakmıştır. Bu dönemden itibaren Niğde ve çevresinde Türk -İslam kültürü, maddi ve manevi dokuda oluşmaya başlamıştır. Kubbeti Süleybiye’den sonra ilk örneklerini Türklerde gördüğümüz türbe inşası geleneği, Anadolu Selçuklularınca Niğde’de devam ettirilmiştir. Albert Gabriel ve İBB Istanbul Büyükşehir Belediyesi Atatürk Kitaplığında bulunan, Niğde ve çevresine ait tarihi fotoğraflar ile Niğde Akpınar dergisinden varlığını öğrendiğimiz Beylerbeyi Türbesi, 1931 yılında yıkılmış, günümüze ulaşamamıştır. Araştırmanın konusu olan Türbe, Niğde Merkez Yenice Mahallesi, Hüdavent Hatun Sokak’da bulunan Hüdavent Hatun Türbesi ile Gündoğdu Türbesi’nin Ahi Eyyub-Bevvap Türbesi arasında arka bölümde yer almaktadır. Arşiv görüntülerden elde edilen bilgilere göre Beylerbeyi ve diğer iki türbe bir duvarla arkadan sınırlandırlmıştır. Beylerbeyi, Hüdavent Hatun Türbesi ve Göndoğdu türbesi ile birlikte Niğde’nin eski mezarlık alanında bulunmaktadır. Yapıya ait günümüze ulaşan herhengi bir kalıntı yoktur. Ancak elde edilen fotoğraflardan yapının, dikdörtgen formlu, tonoz örtülü olduğu görülmektedir. Türbe, mezarlık alana bakan cephesinde yani ana cephesinde çift kemerli açıklıkla eyvanlı türbe mimarisini çağrıştırmaktadır. Sivri kemerler ortada köşeleri pahlanmış bir taşıyıcıya, iki kenarda ise sütuncelere oturmaktadır. Aynı zamanda dekoratif bir düzenleme oluşturan bu çift açıklık, büyük bir sivri kemerle sınırlandırılmıştır. Büyük kemer ile çift açıklı kemer arasında kalan duvarın ortasında; sivri kemerli, derin olmayan bir nişin içinde kitabesi bulunmakadır. Yapı, Niğde ve çevresinde, geleneksel mimaride yaygın olarak kullanılan sarı trakit taşından inşa edilmiştir. Beylerbeyi Türbesinin eski bir mezarlık alanı olan bölgede yer alması ve iki önemli Türbe’nin yakınında olması araştırma konusu olarak seçilmesinde etkili olmuştur. Araştırmada; tarihi belgeler ve görsel arşivlerden yararlanılarak, Beylerbeyi’nin kimliği, yaşadığı dönemin sosyo-kültürel ve siyasi ortamı ile türbenin mimari özellikleri saptanmaya çalışılmıştır.
According to historical data, the Turks must have settled in Nigde before 1190. Kılıcarslan II passed Nigde to his son Melik Aslan Shah in 1191. It can be said that from this period on, Islamic Culture began to be woven in Nigde and its surroundings in material and spiritual aspects. The tradition of building mausoleums, with its first examples being seen in Turkey following Kubbeti Süleybiye was continued in Nigde by Anatolian Seljuks. Beylerbeyi Mausoleum, as we learn from Albert Gabriel and İBB bookshelf historical photographs about Niğde and its surroundings and Niğde Akpinar magazine, was demolished in 1931, not able to survive. The Mausoleum that’s been the topic of a research is located between Hüdavent Hatun Mausoleum in Hüdavent Hatun Street and Göndogdu Mausoleum Ahi Eyyub-Bevvap Mausoleum . From the information received from archived images, Beylerbeyi and the other two mausoleum are surrounded on the back with a wall. Beylerbeyi alongside Hüdavent Hatun and Göndoğdu mausoleum are among the oldest mausoleums of Nigde. There are no ruins from the building that reached today. However, the photographs we have show us the structure is of rectangular form with sail vault. The mausoleum reminds Eyvanlı mausoleum architecture with its double arched opening on its main face that faces the cemetery area. Sharp arches sit on beveled columns in the middle and on pillars on both sides. Also forming a decorative structuring, this double opening is marked with a big, sharp arch. In the middle of the wall located between the big arch and the arch with two openings, there is the inscription inside a shallow niche with sharp arch. The structure is built using yellow trachyte stone which is widely used in traditional structures in Nigde and its surrounding areas. The fact that Beylerbeyi Mausoleum is located in an old cemetery area and between two other major mausoleums was a big factor in its being chosen as a research subject. In the research; using historical documents and visual archives, identity of Beylerbeyi, socio-cultural and political environment of its era and the mausoleum’s architectural properties were tried to be understood.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Research Article |
Authors | |
Publication Date | May 1, 2019 |
Published in Issue | Year 2019 Volume: 4 Issue: 1 |