Günümüzde, 20. yy. Modernizminin akılcı tavrına karşı tepki olarak geliştiği gözlemlenen eskiye dönüş ve aşkın olanın yeniden keşfi bağlamındaki düşüncelerle daha sık karşılaşılmaya başlanmıştır. Bu ortamda Türk resim ve heykel sanatının kısa geçmişinin perspektifsizliğindeki muğlak gelecek paradigmalarında, Selma Gürbüz gibi sanatçılar sanatlarındaki doğu-batı, gelenek-modernlik arası sentez vurgusu ile dikkat çekmektedirler. Kültürlerin coğrafyalardaki kökleri, üretimleriyle derinleşirken dalları da ticaretle saçaklanıp etkileşir. İpekyolu bunun bilinen en büyük örneğidir. Mallara tutuşturulmuş tarzlar ve kimliklerden, genler ve bakterilerdeki hastalıklara, hikayelerden lezzetlere kadar bütünselliğiyle hayat ilk defa bu çapta bu kadar enlemesine yayılıp paylaşılır. Toplumun süzgeci misali, sanatçının bir zanaatçı, kültür işçisi olarak çağın ruhuna dair kayıt tutması ortak geleneği süregiderken bireyselleşmenin öne çıktığı modern çağlarda özgün imzasını destekleyen derin yolculuklarında da İpekyolu akar gider. Selma Gürbüz, bu yolculukta, geleneğe hem içeriden hem dışarıdan bakarak yaklaşabilen zaman aşırı bir sanatçı olarak uzun yıllardır başarılı ve tutarlı bir kariyer oluşturmuş zihin açan ezber bozan bir gözdür. İpekyolu onun eserlerinde akmaya devam eder. Bu çalışma, söz konusu etkileşimde ama daha çok sezgi-akıl çelişkisinden beslenerek önde gelen bazı batılı ve Türk sanatçıların, düşünür ve eleştirmenlerin katkılarına göz atılıp, genel olarak doğu-batı arasındaki diyalektikte döngüselliği öne çıkaran postmodern sanatçı Selma Gürbüz’e odaklanmıştır
Today, as a reaction to the rationalist attitude of modernism, it has begun to be encountered more often with the ideas in the context of the return to the old and the rediscovery of the transcendent. In this ambiguity, attention is drawn in the ambiguous future paradigms of the short history of Turkish painting and sculpture with the emphasis on the synthesis of east-west and tradition-modernity by the artists' arts like Selma Gürbüz. While the roots of cultures are deepened by their outputs, their branches also fascinate and interact with trade. Silkroad is the largest known example of this. From the styles and identities attached to the products to the genetics and diseases in the bacteria, from the stories to the tastes, life for the first time spreads to such a large extent in this diameter. While the common tradition of keeping records about the spirit of the eras, as an artisan, a cultural worker and a craftsman of the society, the silkroad also flows in deep journeys that support the original signature of the individualization in modern times. In this journey, Selma Gürbüz is a mind-blowing eye that has created a successful and consistent career for many years as a time-honored artist who can approach tradition both internally and externally. Silkroad continues to flow in his works. This work by taking a look at the contributions of some prominent Western and Turkish artists, philosophers and critics, generally emphasizing the cyclicality between the East and the West dialectics; then focuses on Gurbuz, the postmodern artist, which is nourished by the intuition-intellectual contradiction in this interaction.
Primary Language | English |
---|---|
Journal Section | Research Article |
Authors | |
Publication Date | January 1, 2018 |
Published in Issue | Year 2018 Volume: 3 Issue: 1 |