Caffeine is a substance that has a stimulative effect on the central nervous system and is largely absorbed in the small intestine. When it is taken in excessive doses (300 mg/day or more) it may cause various disorders. Studies conducted in this regard indicate that excessive caffeine consumed especially during pregnancy have a lot of unfavorable effects on fetus. A fundamental reason for this is that the caffeine the mother takes passes through the placenta barrier easily. Cytochrome P450 A2, which is an enzyme necessary for caffeine metabolism, does not exist in placenta and fetus. Therefore, it takes a long to metabolize caffeine in the fetus, which devoid of a sufficient enzyme system. This is an important risk factor for the fetus. Among the unfavorable effects that excessive consumption caffeine has are intrauterine growth retardation (IUGR), low birth-weight baby (LBB), premature birth, spontaneous abortion and stillbirth can be cited. On the basis of these data, we can say that low and medium level caffeine consumption during pregnancy has no pathological effect on fetus. However, when caffeine is taken in excessive doses it crosses the placenta barrier rapidly and is responsible for various different unfavorable results notably retardation in fetal growth. Although medium level caffeine taken daily may not have any serious side effects on fetus, the daily recommended caffeine intake for pregnant women is 125 mg and it should not be exceeded. This article is aimed at raising awarenes about caffein consumption levels and its effects on health among parents and medical professionals
Kafein, merkezi sinir sistemi üzerinde uyarıcı etki yapan ve emilimi büyük oranda ince bağırsakta gerçekleşen bir maddedir. Kafein yaklaşık 60 kadar bitkide, değişik oranlarda yer almaktadır. Bir alkaloid olan kafein doğal olarak kahve, çay, kakao ve kola gibi gazlı içeceklerde bulunmaktadır. Kafein tüketimine ilişkin ilk bilgiler, MÖ 2700’ lü yıllara uzansa da, ilk olarak Alman kimyager Friedich Ferdinand Runge tarafından 1819 yılında tanımlanmıştır. Kafein vücutta hafif ve orta dereceli dozlarda alındığında herhangi bir yan etki oluşturmazken, yüksek dozlarda alındığında baş ağrısı, huzursuzluk, sinirlilik, yüzde kızarma, poliüri, sindirim sistemi rahatsızlıkları, kas kitle kaybı, konuşma akıcılığında azalma, kardiyak aritmi, oryantasyon bozukluğu, halüsinasyon ve psikoz gibi birçok rahatsızlıklara neden olabilmektedir. Yapılan çalışmalar özellikle gebelik döneminde tüketilen aşırı kafeinin, fetüs üzerinde birçok olumsuz etkilere yol açtığını göstermektedir. Bunun temel nedeni ise annenin aldığı kafeinin, plasenta bariyerini kolayca geçmesine dayanmaktadır. Kafein metabolizması için gerekli enzim olan, Sitokrom P450 A2, plasenta ve fetüste yoktur. Dolayısıyla yeterli enzim sisteminden yoksun olan fetüste, kafeinin metabolize edilmesi oldukça uzun zaman almaktadır. Bu da fetüs için önemli bir risk faktörüdür. Kafeinin gebelikte aşırı tüketiminin neden olduğu olumsuz etkiler arasında intrauterin gelişim geriliği (IUGR), düşük doğum ağırlıklı bebek (DDA), prematüre doğum, spontan abortus ve ölü doğum sayılabilir. Bütün bu sayılan patolojik etkilerin yanında, sıçanlar üzerinde yapılan çalışmalar, aşırı kafein alımının nöral tüp kapanmasında gecikme ile birlikte kalp, göz ve bacak gelişimini de olumsuz etkilediğini göstermektedir. Bu verilerden yola çıkarak gebelikte alınan, düşük ve orta düzeyli kafein alımının, fetüs üzerinde herhangi bir patolojik etkisi olmadığını söyleyebiliriz. Ancak yüksek dozlarda alınan kafein, plasenta bariyerini hızla geçerek, fetal gelişim geriliği başta olmak üzere pek çok olumsuz tablodan sorumlu tutulmaktadır. Her ne kadar, günlük olarak alınan orta düzeydeki kafeinin, fetüs üzerinde ciddi bir yan etkisi olmasa da, gebeler için alınması önerilen günlük kafein miktarı 125 mg’ı aşmaması yönündedir. Bu makalenin amacı anneleri ve sağlık profesyonellerini kafein tüketiminin sağlık üzerine etkileri konusunda bilinçlendirmektir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Makaleler |
Authors | |
Publication Date | June 5, 2015 |
Published in Issue | Year 2015 Volume: 1 Issue: 3 |