The initiation of Judaism in the Hejaz territory has been associated
with various periods from the times of Prophet Moses up until the second
destruction of the Temple. The Jews who had moved to the Hejaz territory at
different times remained present until the era of Omar ibn al-Khattab. As there
are various ideas about the time of their arrival, there are also numerous
theories on their identity. While some researchers link all of the Hejaz Jews
to Hebrew roots, others state that a part of them are Arabic and the rest are
Hebrew. Additionally, some even say, based on their names, that all of them are
Arabs who have accepted Judaism.
Even though, in their holy texts the god they believe in is described
as a god who only protects and favors the Jewish people, they still see
themselves as the backbone of the ‘Tawhid’ (monotheism) understanding. In the
book of Exodus (Shemot) the perception of god is told as: “You shall have no
other gods before Me. You shall not make for yourself an idol, or any likeness
of what is in heaven above or on the earth beneath or in the water under the
earth. You shall not worship them or serve them; for I, the LORD your God, am a
jealous God …”. Despite the tawhid understanding, their God (Yahweh) is attributed
to many flawed and human qualities such as; working day and night; feeling woe and
regret as he caused the destruction of his Temple and left his people
abandoned; making bad and unjust decisions from time to time due to by not
keeping his temper.
Consequently, the Hejaz Jews’ perception on god sometimes correlates to
the general beliefs of Judaism while other times it differs on the basis of
faith. They have been said to argue with Prophet Mohammed on this matter,
claiming to believe in tawhid while conversely attributing humanly qualities to
Him. Just as the Christians ascribing a son to God, in like manner, the Hejaz
Jews believed Ezra (Uzayr) to be the son of God and made this a matter of
argument. By attributing human characteristics to God (Jehovah) such as poverty
and stinginess, they went on to assert claims contrary to the tawhid
understanding which the Quran had invited them to. Moreover, in spite of
knowing that God is the power behind all creation, they would ask Prophet Muhammed
who created Allah during their debates. Given these facts, the Hejaz Jews
differ from general beliefs of Judaism on some matters while they agree on
others.
Yahudiliğin Hicaz
bölgesine girişi Hz. Musa döneminden Mabed’in ikinci yıkılışına kadar olan
farklı dönemlerle ilişkilendirilmektedir. Farklı dönemlerde Hicaz Bölgesine
gelip yerleşen Yahudiler burada varlıklarını Hz. Ömer dönemine kadar devam
ettirmişlerdir. Bölgeye ne zaman geldikleri konusunda ileri sürülen görüşler
gibi kimlikleri konusunda da farklı teoriler bulunmaktadır. Bazı araştırmacılar
bölge Yahudilerinin İbrani kökenli olduklarını ileri sürerken, bazıları
içlerinden bir kısmının Arap asıllı, kalanlarının İbrani olduklarını, bazıları
da isimlendirmelere bakarak tamamının Yahudiliği din olarak kabul etmiş Araplar
olduklarını dile getirmektedirler.
Yahudilerin inandıkları
ve kutsal metinlerinde anlatılan tanrı milli, sadece Yahudileri koruyan gözeten
bir tanrı olmasına rağmen onlar, kendilerini tevhit anlayışının merkezinde
görmektedirler. Çıkış Kitabında tanrı algısı; “Benden başka tanrın olmayacak.
Kendine yukarıda gökyüzünde, aşağıda yeryüzünde ya da yeraltındaki sularda
yaşayan herhangi bir canlıya benzer put yapmayacaksın. Putların önünde
eğilmeyecek, onlara tapmayacaksın. Çünkü ben, Tanrın Rab, kıskanç bir
Tanrı'yım…” şeklinde yer almaktadır. Tevhidi anlayışa rağmen bu Tanrı (Yahve),
pek çok noksan insani sıfatla nitelendirilmektedir. Gece ve gündüz çalışmakta,
Süleyman Mabedi’nin yıkılışından pişmanlık duyup, “yazık bana Mabedimin yıkılmasını
emrettim ve evlatlarımı sahipsiz bıraktım” diyebilmekte, zaman zaman
kızgınlığını yenemeyerek, kötü ve adil olmayan işler yapmaktadır.
Hicaz Yahudilerinin
tanrı algıları da bu anlamda bazen genel Yahudilikle benzerlikler göstermekte,
bazen de inanış noktasında genelden farklılık arz etmektedir. Bu algı üzerine
Hz. Muhammed ile zaman zaman tartıştıkları, kendilerinin tevhit üzere
olduklarını iddia etmelerine rağmen Allah’ı insani özelliklerle
sıfatlandırdıkları nakledilmektedir. Hıristiyanların Allah’a oğul isnat
etmeleri gibi Hicaz Yahudileri de Üzeyir’i Tanrı oğlu olarak anmakta, bu hususu
da tartışma ortamına getirmektedirler. Allah’a fakirlik cimrilik gibi beşeri
isnatlarda bulunabilmekte, Kur’an’ın kendilerini davet ettiği tevhit anlayışına
aykırı iddialar dile getirmektedirler. Allah’ın her şeyin yaratıcısı olduğunu
bilmelerine rağmen tartışmalarında, Hz. Peygamber’e Allah’ı kimin yarattığını
sorabilmektedirler. Bütün bu özellikleri ile Hicaz Bölgesindeki Yahudiler genel
Yahudilikten bazı konularda ayrılmakta, bazı konularda da aynı fikirleri
savunmaktadırlar.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Araştırma Makaleleri |
Authors | |
Publication Date | December 31, 2017 |
Published in Issue | Year 2017 Issue: 1 |