Thomas Mann (1875-1955), 20. Yüzyıl edebiyatına büyük yön vermiş ve kendisinden de oldukça söz ettiren bir yazar olmuştur. Romanlarının yazarı olmasının dışında karşıtların ustası olarak da tanınmaktadır. Özellikle Buddenbrooks (1901), Venedik’te Ölüm (1912), Büyülü Dağ (1924) adlı yapıtları dünya edebiyatında yazıldığı günden bugüne değin okurlarında aynı tutkuyu yaratmaya devam etmektedir. Bu yapıtlar kimi zaman edebiyatın, psikanalizin konusu olurken kimi zamanda felsefede adından oldukça söz ettirmiştir. Özellikle felsefi açıdan Büyülü Dağ adlı yapıtı incelemek, araştırmaya başlama nedenlerimiz arasında yer almaktadır. İncelememiz boyunca modernist özellikleri sergilemenin yanında, yapıtın çağa ayna tutan yönlerini de ortaya koyacağız. Büyülü Dağ, 19. Yüzyılda hızla yayılmış ve çaresi bulunamayan ama araştırılmaya devam eden verem hastalığından mustarip kişilerin sağlıklarına tekrar kavuşabilmek için gönderilen bir sanatoryumda geçmektedir. Temiz hava, iyi beslenme, zengin bir diyet, hafif egzersiz vaat eden tüberküloz sanatoryumları için yüksek dağlara sahip İsviçre seçilmiştir. Davos kasabasındaki hastaneler, zengin hastaların lekelerini gidermeye çalışırken bir yandan da onları olabildiğince disiplinli bir yaşama zorlamışlardır. Lekeli insanların sanatoryuma gelişi, yeryüzüne bir daha dönmek istememeleri araştırmamızın başlıkları arasında yer almaktadır. Bizim için asıl ilginç olan şey ise yeryüzü ve kasabanın büyülü dağları arasında geçen olay dizileri olmuştur. Dünyaya ait olan bu yerlerin nasıl oluyor da insanlar tarafından farklı algılanıyor oluşu romanın anlatımı boyunca göz önünde tutacağımız şey olacaktır.
Thomas Mann (1875-1955), was a leading figure in the 20th century and is writer who has been widely mentioned in world litetarure. He is known not only as the writer of milestone novels but also as the master of oppositions. The Buddenbrook’s Family (1901), The Death in Venice (1912), and The Magıc Mountain (1924) in particular are inspiring the same emotions in the readers of today as the day they were written. While these masterpieces have been the subject of literature research and psychoanalysis, they have also been of interest in the realm of philosophy. In particular, from the perspective of philosophy, The Magic Mountain, was the main concern of this study. This study will indicate both the modern aspects of the story as well as try to show how this work was a mirror for its time. The story takes place in a sanatorium where people who suffering from tuberculosis are sent to recover. This is an illness without remedy in its time and which was widespread through the 19th century. Switzerland, with its lofty mountains, was chosen as a location for tuberculosis senatoriums which offered fresh air, good nutrition, and light exercise. While the hospitals of Davos village tried to treat the patients’ lung spots, they also forced them to follow a life of dicipline. The fact that the “spotted” people went to the senatorium, with no intention of going back to their previous life is the main concern of this study. The most interesting fact here is the chain of events that connected earth to the mystical mountains of this town. The main issue will be the question of why people perceived this earthly place in such a different way.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Philosophy |
Journal Section | Makaleler |
Authors | |
Publication Date | July 26, 2019 |
Published in Issue | Year 2019 Issue: 50 |