İnsan davranışının belirleyicisinin doğa mı yoksa sosyal kurumlar mı olduğu tartışması hala cevabını aramaktadır. Onca yıldır bu bağlamda devam eden amansız mücadelenin, birbiri ile çelişen kanıtlar eşliğinde geldiği nokta konunun tek yönlü olarak ele alınmasının eksik olacağı ve yanılgılara neden olacağıdır. Bu çerçevede toplumsal cinsiyet tartışmalarının da bu eksende olmasının çok daha verimli olacağı açıktır. Feminist sanat tarihi literatürü incelendiğinde sanat ve toplumsal cinsiyet tartışmalarının bu entellektüel serüvenden kendine düşen payı almış olduğu görülmektedir. Feminist sanat tarihi, temel feminist paradigmanın argümanları altında seyrini takip ederken ünlü sanat tarihçi Nochlin’in formülasyonu ile farkındalık yakalayan “plastik sanatlarda kadının neden yok olduğu” sorunsalını sosyolojik, psikolojik ve antropolojik bakış açılarını büyük oranda ıskalayarak, ister istemez kadını güçsüz ve edilgen bir konuma yerleştirmiş ve üstesinden hala gelemediği bu durumdan kurtulmak için de giderek radikalleşmeyi seçmiş ve böylelikle daha da güçsüz hale gelmesine ya da öyle algılanmasına katkıda bulunmuştur. Oysa kadın sosyal gerçekliğin kurgusunda aktif rol oynayan stratejist taraflardan biridir. Bunun en taze kanıtı da onun değişen sosyal koşullara bağlı olarak çağımızda kendini yeniden inşa etme girişiminde bulunmasıdır. Bu bakış açısı ile çalışmamızın araştırma sorusu; “kadının plastik sanatlarda neden yeterince var olmayı tercih etmediği” üzerine kurgulanmıştır. Bu bağlamda, çalışmamız plastik sanatlar üzerinden, feminizme belki de her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğumuz günümüzde içine düştüğü çelişkileri ve çıkmazları disiplinlerarası bir bakış açısıyla yeniden tartışması için açık bir çağrı niteliğindedir.
Journal Section | THEORETICAL ARTICLES |
---|---|
Authors | |
Publication Date | July 27, 2017 |
Published in Issue | Year 2017 Issue: 55 |