This paper examines the historical and philosophical linkage of women with nature, tracing various representations of their affinity from Neolithic times to the present. Early cultures, such as those in Çatalhöyük, highlighted the interrelationship of women and fertility symbols, while Greek philosophers like Plato and Aristotle referred to nature as a feminine force, even as they associated it with both biological and social roles. Whereas Christian theology of the Middle Ages labeled women and nature as forces to be controlled, their opposites in the East, Hindu and Taoist religious views, saw them as complementary elements of the whole. New eras-Renaissances, Enlightenment, and Industrial Revolution-brought other thinking: the writings of thinkers such as Rousseau and Wollstonecraft expanded the discourse on the participation and roles of women in society and with nature. Ecofeminism today critiques these various discourses on issues of environmental and social justice. This study further explains the interconnectedness of gender and environmental security and how gendered experiences of food and livelihood securities are shaped in the course of environmental change. Further, it calls for a gender-sensitive policy towards environmental security and encourages the incorporation of feminist perspectives for a lacuna in conventional security studies.
Bu makale, kadınların doğa ile olan tarihsel ve felsefi bağını incelemekte ve Neolitik dönemden günümüze bu yakınlığın çeşitli temsillerinin izini sürmektedir. Çatalhöyük'te olduğu gibi erken kültürler kadın ve doğurganlık sembollerinin karşılıklı ilişkisini vurgularken, Platon ve Aristoteles gibi Yunan filozofları doğayı hem biyolojik hem de sosyal rollerle ilişkilendirseler bile dişil bir güç olarak adlandırmışlardır. Orta Çağ Hıristiyan teolojisi kadın ve doğayı kontrol edilmesi gereken güçler olarak nitelendirirken, Doğu'daki karşıtları Hindu ve Taoist dini görüşler onları bütünün tamamlayıcı unsurları olarak görmüştür. Yeni dönemler -Rönesans, Aydınlanma ve Sanayi Devrimi- başka düşünceleri de beraberinde getirmiştir: Rousseau ve Wollstonecraft gibi düşünürlerin yazıları, kadınların topluma ve doğaya katılımı ve rollerine ilişkin söylemi genişletmiştir. Günümüzde ekofeminizm, çevresel ve sosyal adalet konularında bu çeşitli söylemleri eleştirmektedir. Bu çalışma ayrıca toplumsal cinsiyet ve çevresel güvenliğin birbiriyle bağlantılı olduğunu ve gıda ve geçim güvencelerinin toplumsal cinsiyete dayalı deneyimlerinin çevresel değişim sürecinde nasıl şekillendiğini açıklamaktadır. Ayrıca, çevresel güvenliğe yönelik toplumsal cinsiyete duyarlı bir politika çağrısında bulunmakta ve geleneksel güvenlik çalışmalarındaki bir eksiklik için feminist perspektiflerin dahil edilmesini teşvik etmektedir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Environmental Politics, Environmental Sociology |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | December 30, 2024 |
Submission Date | October 15, 2024 |
Acceptance Date | December 28, 2024 |
Published in Issue | Year 2024 Volume: 6 Issue: 3 (In Honour of Nesrin Algan) |
JENAS | Journal of Environmental and Natural Search / Studies | JENAS | Çevresel ve Doğal Araştırmalar / Çalışmalar Dergisi