1999 Helsinki Zirvesi’nden bu yana göç meselesi, Türkiye ve Avrupa Birliği (AB) için her zaman ikili gündemde olmuştur. Türkiye’nin AB’ye katılım sürecinin başlamasının ardından uyum ve Avrupalılaşma süreci ile birlikte Türkiye, AB’ye uygun şekilde düzenlemelerini standartlaştırarak göç ve iltica politikalarını uyarlamıştır. Ancak Türkiye ile AB ilişkileri özellikle göç alanında, Suriye mülteci krizi ve Orta Doğu’daki ayaklanmalar nedeniyle bozulmuş, bu da hem Türkiye’ye hem de AB’ye yoğun bir göç akışına yol açmıştır. Düzensiz göçün neredeyse bir milyona ulaştığı 2015 yazında, AB dış sınırlardaki göçü kontrol altına almak için harekete geçmeye karar vermiş; böylece Türkiye göçün yönetişiminde önemli bir ortak haline gelmiştir. Sonuç olarak, göçü yönetmeyi ve kontrol etmeyi garanti altına almak için 2016 yılında AB-Türkiye Mutabakatı imzalanmıştır. Ancak, bu mutabakatın uygulama süreci, ikili ilişkiler ve bunların mülteci krizi üzerindeki etkileri açısından birçok düzeyde çok eleştirilmiştir. Bu bağlamda, bu makale öncelikle 2016’daki AB-Türkiye Mutabakatı’na uzanan tarihsel süreçleri açıklamayı amaçlamaktadır. Bu çalışma, Mutabakat’ın amacına ve ilerleyen sürecine işaret ederken, bu mutabakatın performansını ağırlıklı olarak birçok açıdan başarısızlıklarına odaklanarak değerlendirmeyi amaçlamaktadır.
The migration issue has always been on the bilateral agendas for Turkey and the European Union (EU) since the Helsinki Summit in 1999. After Turkey’s accession period started to the EU, with the harmonization and Europeanization process, Turkey adapted its migration and asylum policies by standardizing its regulations according to the EU. However, the relations between Turkey and the EU regarding the migration issue, deteriorated due to the Syrian refugee crisis and the uprisings in the Middle East, which led to massive migration flow to both Turkey and the EU. Significantly, in the summer of 2015, when irregular migration’s numbers reached almost a million, the EU decided to take action to control migration in external borders; thus, Turkey became an essential partner in governing migration. Ultimately, the EU-Turkey Deal in 2016 was signed in order to guarantee to govern and control migration. However, the process of implementation of this Deal was highly criticized on many levels regarding the bilateral relations and their impact on the refugee crisis. Therefore, this article first aims to explain the historical processes that led to the EU-Turkey Deal of 2016. While pointing out the Deal’s purpose and the process onwards, this article aims to evaluate the performance of the Deal by mainly focusing on its failures on many levels.
Primary Language | English |
---|---|
Subjects | International Relations |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | August 31, 2021 |
Submission Date | June 5, 2021 |
Published in Issue | Year 2021 Issue: 2 |
This work is licensed under Attribution-NonCommercial-ShareAlike 4.0 International