SONUÇ
Buraya kadar anlatılan bölümlerde, stomatognatik sisteme ait nöromusküler mekanizmanın protetik dişhekimliği çerçevesi içerisinde değerlendirilmesinin yapılmasına çalışıldı. Gerek tam dişli kişilerde yapılacak tedavi tekniklerinin, gerekse protez taşıyan veya taşıyacak kişiler için uygulanacak tedavi tekniklerinin ayrıntısına girilmese bile, protetik dişhekimliği alanındaki temel konuları kavrayan bir hekim olaylar arasındaki bağlantıları rahatça kurarak en azından hatalı sayılabilecek yahut kesin sonuç alamayacağı bir tedaviye girmeyecektir. Bunun yanısıra, anlatılanlar mekanizmanın büyüklüğünün ne denli fazla olduğunu ve araştırmamaya gerek duyan çok çeşitli konuların olduğunu göstermektedir. Literatürde çok yaygın kullanılan «oklüzyon dişhekimliğinin en karmaşık ve anlaşılması güç bir alanıdır» deyiminin, aslında sadece olaylara dişler düzeyinden bakma sonucunda ortaya çıktığı görülmektedir. Çok sık kullanılan bu terimin yerine «oklüzyon, fiziksel, nöromüsküler ve psikolojik bir fenomen olup, anlaşılması bu mekanizmanın tamamının öğrenilmesi ile olur» deyiminin kullanılması daha akılcı olacaktır.
Yapılacak protetik tedavi aşamaları mümkün olduğunca kasların normal tonuslarını değiştirmeyecek şekilde düzenlenmeli, fizyolojik sayılan nöromüsküler cevapların, patolojik nöromüsküler cevaplar doğurmasının önüne geçmeye çalışılmaktadır. Bir kısım dişhekimleri ve dişhekimliği öğrencileri olayı salt periferde gördükleri sürece patolojik olayların ortaya çıkmasına çoğu kez engel olamazlar. Örneğin; bir tam protez yapımında sentrik ilişkisinin tayin edilmesi safhasında mum şablonların yerleştirildiği kaide plağındaki en küçük bir sivrilik veya çıkıntı hastanın mukozasını irrite ederek çenesini yana kaydırmasına neden olur. Bunun sonucunda da sentrik ilişki hatalı olarak tayin edilir. Diş dizimi esnasında da kasların dengeleyici kuvvetlerinin gözönüne alınmaması hastanın protezini başarıyla kullanmasını engeller.
Kas fasya ağrı fonksiyon bozukluğu sendromu (MPD) ve Temporomandibuler eklem dişfonksiyonu sendromu (TMJS) da tamamen nöromüsküler mekanizmasının bozulması sonucunda ortaya çıkan patolojik durumlardır. Hele stress düzeyinin yükseldiği çağımızda bu tip rahatsızlıklar boyutlarını giderek büyütmektedir. Bu alandaki en yetkili görev de stomatognatik sistem üzerinde çalışan biz dişhekimlerine düşmektedir. Yukarıda da değinildiği gibi korteksten tüberkül tepesine kadar uzanan stomatognatik sisteme ait nöromüsküler mekanizmanın her komponentinde meydana gelebilecek bozukluklarda MPD veya TME disfonksiyonlu bir hasta karşımıza çıkar. Bozukluğun korteksdenmi, ön motor nörondanmı, kasın kendisinden mi olduğunu anlamak ve tedavi planlamasını bu bulgulara göre yapmak, ancak bu mekanizmanın tamamını öğrenmekle olur. Örneğin masseter kasını innerve eden ön motor yoldaki bir bozukluk, bu kasın tonusunun azalmasına, kuvvetinin düşmesine, beslenme bozukluğuna bağlı olarak atrofinin başlamasına ve belki de artiküler reflekslerin değişmesine yol açacaktır. Bu kastan alınan elektromiyogramlardaki karakteristik değişiklikler tanı için yeterli olacaktır. Bunun sonucunda da boşuna bir çaba (örneğin; egzersiz veya ısı tedavisi) harcanmayacaktır.
Unutulmamalıdır ki; her oklüzal temas nöromüsküler aktivitenin sonucudur ve her temas bir nöromüsküler aktivite doğurur.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Review Articles |
Authors | |
Publication Date | July 12, 2013 |
Published in Issue | Year 1982 Volume: 16 Issue: 1 |