Abstract
Kentler, toplumlar için güvenlik ve barınma ihtiyacının karşılandığı mekânlardır. Ancak, kentler günümüzde hızlıca büyümüş, kalabalıklaşmış ve yoğunlaşmışlardır. Bu kentleşme hızı, tüm ana kentlerde güvensizlik, risk, tehlike, yaşam kalitesi kaygısı ve statü kaygısı gibi toplumsal olguların sorun haline gelmesine yol açmıştır. Yoğun kentsel mekânların, kalabalıkların ve kentsel yoksulluğun neden olduğu suçlardan duyulan korku mekânsal farklılaşma ve statü ayrımı gibi durumlarla mekânsal korunma ihtiyacını doğurmuştur. Modern dünyanın yeni orta sınıfı yoksulluktan ve suçtan korkmaktadır. Bu korku, kentlerde kapılı toplulukları oluşturmuştur. Kapılı toplulukları ortaya çıkaran en büyük etken güvenlik ihtiyacıdır. Yaşam kalitesini arttırmak, homojen gruplarla birlikte yaşama isteği, gelir seviyesini tüketim unsurlarıyla mekânda göstermek gibi nedenler de kapılı topluluk oluşturma ihtiyaçlarının arasında sayılmaktadır. Kentsel güvenlik ihtiyacının doğurduğu dışa kapalı toplulukların oluşmasının başka temel nedeni de kentsel suçlardan uzak yaşama isteğidir.
Bu çalışmanın amacı, kentlerde toplumsal ve mekânsal farklılaşma süreciyle ortaya çıkmış kapılı toplulukları, sosyo-ekonomik ve mekânsal boyutlarıyla ele almaktır. Çalışmanın konusu ise, kentsel güvenlik ihtiyacıyla mekânsal eşitsizlik oluşturan kapılı toplulukların, kentlere suçu ortadan kaldırmak yerine sadece örttüğünü ve bu durumun kentlerde sosyal eşitsizlik ve adaletsizlik yarattığını ortaya koymaktır. Bu çalışma, kentsel güvenliğin tüm kentte eşit yaşanabilmesi için mekânsal ayrışmanın kentsel politikalarla kontrol altına alınması gerektiğini vurgulamaktadır.