Ülkelerin
ve / veya toplumların yaşamı da tıpkı insanların yaşamında olduğu gibi tek düze
değildir. Toplumlar da tarihsel süreç içerisinde bunalımlı, çalkantılı dönemler
geçirebilir, hatta varlık yokluk savaşı bile verebilirler. Bu savaşımı da
genellikle bağrından çıkardığı toplum önderleri aracılığı ile sürdürürler.
Dünden
bugüne uzanan stratejik öneminden ötürü Osmanlıların, Kıbrıs’ı 1571’de
fethetmeleri üzerine, adayı yurt tutup Kıbrıs Türk toplumunu oluşturan
insanların sonraki kuşakları da benzer şekilde bir dizi çalkantılı döneme tanıklık
etmiş, acılar çekmiş ve varoluş mücadelesi vermişlerdir. Kıbrıs Türklerinin
mücadelesinin, adanın 1878 tarihinde İngiltere’ye devredilmesinden sonra
başladığı biliniyor. 1940’lı, 1950’li yıllar ise Kıbrıs’taki mücadelenin ivme
kazandığı yıllardır. Bu yıllara bakıldığında Fadıl Korkut, Necati Özkan, Hâkim
İzzet Bey, Dr. Rauf, Hâkim Zekâ Bey, Faiz Kaymak gibi öncülerden sonra[1],
karşımıza mücadeleyi omuzlayarak sürdüren ve ona yön veren Dr. Fazıl Küçük,
Rauf R. Denktaş ve Osman Örek gibi yapı taşları çıkmaktadır.
Ferai
Tınç bu gerçeği, 17 Nisan 2005 tarihinde
yazdığı bir yazıda; sessiz sokaklarda
dolaşırken, 50 yıl öncesinden çocuk seslerini duyar gibi oluyorum. Ellerinde
Türk bayrakları dünün çocukları, dünün kurucu liderlerini karşılarken şu
sözleri tekrarlıyorlardı:
“Doktor
Küçük, Rauf Denktaş, Osman Örek
Üç arkadaş birleşmişler
gardaş gardaş…”[2] diyerek
dile getirmektedir.
Bir
toplum ve ülkenin durumunu çeşitli boyutları ile öğrenmenin en uygun
yollarından birisi, o topluma öncülük eden aydınların faaliyetlerini ele alıp,
incelemekten geçer. Çünkü en önde giden, bir nevi toplumun “lokomotifi” rolünü
oynayan aydınlar, bir taraftan mensup oldukları toplumun çoğu özelliklerini
taşımakta, diğer taraftan da meydana gelen hareket ve olaylarda
merkezi/belirleyici bir yer tutmaktadırlar.[3]
Kıbrıs
Türk toplumunun bağrından çıkan Osman Örek de donanımlı bir hukukçu olarak, hem
kariyerinde hem de siyasette önemli roller üstlenmiş, arkasında çok yönlü
olarak incelenmesi gereken kültürel ve siyasal bir miras bırakmıştır.
Osman
Örek, kendisini toplumsal önderliğe götüren yolu, donanıp donatarak yürümüştür.
O, henüz öğrenci olduğu 1940’lı yıllarda kâh kimi derneklerin kuruculuğunda
bulunarak kâh bu derneklerde aktif bir üye olarak toplumsal sorumluluk üstlenme
gereğini duymuştur. Toplum yararına çalışan derneklerin, çoğunlukla geleceğin
liderlerini yetiştiren birer okul olduğu bilinen bir olgudur. Osman Örek,
böylesi bir süreçten geçip yurt dışındaki eğitimini de tamamlayarak adaya
döndükten sonra, bir aydın olarak toplumsal mücadelenin içerisinde yer almış, bırakınız elini - deyim yerindeyse - gövdesini
taşın altına koymuş, siyasete girmiş ve kendisini başbakanlığa kadar götürecek
olan onurlu bir yolun yolcusu olmuştur.
Biz
burada, Osman Örek’in uzun soluklu bu yürüyüşünden kimi kesitler alarak,
sorumluluk sahibi bir “aydın” çözümlemesi yapmaya ve Kıbrıs’ın yakın siyasi tarihi
ile ilgili sayfaları biraz daha aralamaya çalışacağız.
Bölüm | Makaleler |
---|---|
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Mayıs 2017 |
Gönderilme Tarihi | 19 Nisan 2017 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2017 Cilt: 1 Sayı: 1 |
Kıbrıs Araştırmaları ve İncelemeleri Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.