Karadeniz havzasının tarih boyunca pek çok millet açısından büyük öneme sahip olduğu bilinmektedir. Bu bağlamda Kırım, Eski Çağdan beri Karadeniz havzasının en stratejik yerlerinden birisidir. Havzanın siyasî, askerî, ticarî açılardan öneminden dolayı, Kimmerlerden Kırım Hanları’na kadar pek çok topluluk ve devlet burayı yurt tutmak istemiştir. Özellikle kolonileşme döneminde yörede kurulan alışveriş merkezleriyle birlikte Kırım’ın ticarî önemi de artmaya başlamıştır. Romalılar Karadeniz havzasına yayılmaya başladıklarında en önem verdikleri yerlerden birisi, Kırım ve çevresi olmuştur. Ardından Ceneviz ve Venedikliler bu bölgede ticaret merkezleri kurarak faaliyet göstermeye başlamışlardır ki Orta Çağ boyunca Kırım, bu iki Latin şehir devletinin çatışmalarına sahne olmuştur. Kırım’daki Türk varlığının yoğunluğu Kıpçakların bölgeyi yurt tutmasıyla yeniden artmıştır. Codex Cumanicus’un burada yazılmış olması, Kırım’da ticaret yapmak isteyen Latinlerin Kıpçakları göz ardı ederek bir şey yapamayacaklarının göstergesidir. Karadeniz’in kuzeyindeki düzlüklerin Arap coğrafyacıları tarafından XI. yüzyıldan itibaren Kıpçak Bozkırı diye anılmaya başlaması da bu gerçeğin tarihi bir vesikasıdır. XIII. yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren Türkiye Selçukluları da Kırım ticaretiyle yakından ilgilenmeye başlamışlardır. Kırım Hanlığı, Altın Orda Devleti’nin dağılmasından sonra bölgedeki Türk varlığının temsilcisi olmuştur. Bölgede Kefe, Suğdak, Kerç gibi şehirler ticarî bakımdan büyük önem kazanırken çeşitli uluslardan tüccarların varlığı sebebiyle Kırım ve çevresi çok kültürlü bir yapıya bürünmüştür.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Aralık 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 16 Sayı: 64 |