In Islamic jurisprudence, the sale of gold, silver, money, and foreign currency is subject to a special status and is examined within the context of "sarf contract." In a sarf contract, if the two commodities are of the same kind, the exchange must be "equal in amount and immediate." If the commodities are different, the exchange must still be immediate but can be of equivalent value. Such a barter is subject to general trade rules if conducted based on monetary value, which is encouraged to prevent deception.
Prophet Muhammad deemed the exchange of two measures of dates of varying quality for one measure as riba, advocating instead for selling one's commodity and purchasing the desired commodity with the obtained money to avoid deception. The purchase of gold and silver via bank card, where payment is made from the buyer’s current account, is considered immediate, as the transfer of funds to the seller’s account occurs electronically at the time of the contract. Forming a fund for gold and silver, operating it through labor capital, and sharing the revenue according to agreed terms is permissible.
In cases of borrowing in Turkish lira, if no special indexation is made during borrowing, adding the "TÜİK inflation difference" to claims, especially in case of default, is appropriate based on the gold rate during periods of gold market stability or the country's inflation rates during instability. According to Imam Abu Yusuf, if there is a value difference between types of money other than gold and silver during their issuance, this is considered compensation for the loss of value rather than riba.
İslâm fıkhında, altın, gümüş, para ve döviz satışları özel bir statüye tabi tutulmuş ve bunlar “sarf akdi” içinde incelenmiştir. Sarf akdinde iki bedelin aynı cinsten olması durumunda, denkliğin sağlanması için, değişimin “eşit miktarda ve peşin”, cinsler değişik olunca, kıymet olarak denkleştirilen farklı cinslerin “peşin” olarak değişim esası getirilmiştir. Böyle bir mal takası para değeri üzerinden yapılacaksa genel alış- veriş hükümlerine tabi olur. Takasta aldanmayı önlemek için teşvik edilen usûl de budur.
Bilal-i Habeşi’nin kalite farkı olan iki ölçek hurmayı, bir ölçek karşılığında yaptığı takası, riba olarak niteleyen Hz. Peygamber, aldanmayı önlemek için kendi malını sat, onun parasıyla dilediğin malı al, buyurarak, amacın aldanmayı önlemek olduğunu ifade etmiştir. Altın ve gümüşün, müşterinin cari hesabından ödeme yapılmak üzere, banka kartı ile satın alınması peşin hükmündedir. Çünkü, elektronik havale yoluyla, satın alınan ürünün bedeli satıcının hesabına akit sırasında geçmektedir. Altın ve gümüş için fon oluşturup, emek sermaye yoluyla fonun işletilmesi ve elde edilen gelirin, anlaşma şartlarına göre paylaşılması mümkün ve caizdir.
Türk lirası ile borçlanmalarda, borçlanma sırasında özel bir endeksleme yapılmamışsa, altın piyasasının istikrarlı olduğu dönemlerde altın kuruna, altın piyasasının istikrarlı olmadığı dönemlerde, ülkenin enflasyon oranlarına göre, özellikle temerrüde uğrayan alacaklara “TÜİK enflasyon farkı” eklenmesi uygun olur. Nitekim İmam Ebu Yusuf’a göre, altın ve gümüş para dışındaki para çeşitlerinde, paranın basımı sırasında endekslendiği altın, gümüş veya eşya fiyatlarına göre, bir değer farkı oluşursa, bu riba değil, paranın değer kaybının tazmini sayılır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Islamic Economy |
Journal Section | 2. Sayı |
Authors | |
Publication Date | August 8, 2024 |
Submission Date | August 5, 2024 |
Acceptance Date | August 8, 2024 |
Published in Issue | Year 2024 Volume: 2 Issue: 1 |