While technological innovations that are progressing at a head-spinning pace have made life easier and raised the quality of life to levels unimaginable half a century ago, the same technological innovations, when fall into the wrong hands, can turn into dangerous devices that can destroy peace and order, and even threaten the very existence of humanity. The ease of destruction, and the potential of technological wonders being used as weapons of terror have caused people to be concerned and to have a gloomy outlook towards the future. Knowing that the existing amount of nuclear weapons have the power to destroy the entire world a hundred times over is causing us to question the future of humanity, and the ease of production and use of biological and chemical mass destruction weapons that can destroy animals and plants together with innocent people in an area have raised our level of concern. Transportation vehicles that are manufactured for peaceful purposes can turn an area into a war zone, and the military and security measures to prevent such use are proving to be inadequate.
No baby comes to this world as a terrorist, and no child dreams about becoming a terrorist when he or she grows up. Therefore, fighting terror is only possible by identifying and calming the feelings that move and feed the tendencies of destruction and hostility in people, who are at the highest level of creation. This can be made possible by true Islam that upholds justice, assistance, and love, and respects the rights of all creatures. The most effective war against terror can be fought by upholding ‘righteousness’ that establishes justice and peace, ‘virtue’ that results in brotherly love and harmony, and ‘mutual assistance’ that establishes unity and solidarity and eliminates fights. This can be made possible by equipping the current civilization that is based on force, benefit, and conflict with high moral values. After the verses related to matters of belief, the most cited and emphasized verses in the Risale-i Nur are ‘No bearer of burdens can bear the burdens of another (Qur’an, 6:164) and “One who kills a person who has not killed anyone or has not caused public unrest in the world is like one who has killed all people” (Qur’an, 5:32). In the light of the explainations of these two verses and the emphasis placed on positive action in Risale-i Nur, it is not possible to justify terror and the use of weapons of mass destruction which causes countlsess innocents to die. Over a century ago Bediuzzaman declared that the time for struggle with the sword is over and that in this modern age any struggle will be by the pen.
Baş döndürücü bir hızla ilerleyen teknolojik gelişmeler insanların refah seviyesini bir asır evvel hayal edilemeyecek seviyelere yükseltip hayatı kolaylaştırırken, aynı teknolojik gelişmeler yanlış ellerde insanların huzurunu kaçıran ve insanlığın varlığını tehdit eden tehlikeli aletler hâline gelmektedir. Tahribin kolaylığı ve teknoloji harikalarının terör vasıtası olarak kullanılabilme potansiyeli insanları tedirgin etmekte ve geleceğe bakışını karartmaktadır. Mevcut nükleer silahların dünyayı yüz defa tamamen imha edebilecek güçte ve miktarda olduğunu bilmek de insanlığın geleceğinin sorgulanmasına sebep olmakta ve bir bölgede masum insanlarla beraber hayvan ve bitkilerin de telef olmasına sebep olan biyolojik ve kimyasal kitle imha silahlarının kolaylıkla imal edilebilmesi ve kullanılabilmesi de gelecekle ilgili tedirginliği arttırmaktadır. Barış amaçlı imal edilmiş ulaşım araçları ortalığı savaş alanına çevirebilmekte ve bunu önlemekte polisiye ve askeri tedbirler yetersiz kalmaktadır. Hiç bir bebek dünyaya terörist olarak gelmez ve hiçbir çocuk büyüyünce terörist olma hayaliyle yaşamaz. O halde terörle mücadele, en yüksek yaradılıştaki insanın tahrip ve düşmanlık damarlarını besleyen ve depreşen hislerin teşhisi ve teskini ile mümkündür. Bu da ancak adaleti, ihsanı ve muhabbeti emreden ve tüm yaratıkların hukukunu muhafaza eden gerçek İslam ile olur. Teröre karşı en etkin mücadele, kuvvet yerine adalet ve huzuru sağlayan hakkın ve menfaat yerine muhabbet ve yakınlaşmayı netice veren faziletin ve çatışma yerine birlik ve dayanışmayı sağlayan yardımlaşmanın esas alınması ile olur. Bu da bugünkü kuvvet, menfaat ve kavgaya dayalı medeniyetin semavî değerlerle donatılmasıyla mümkündür. Risale-i Nur’da iman ile ilgili ayetlerden en sonra en çok dikkat çekilip izah edilen, birisinin cinayetiyle başkaları, akrabaları ve aşiretinin mesul olmadığını ifade eden ‘Hiç bir günahkâr başkasının günahını yüklenmez’ (En’âm Sûresi, 6:164) ile “Kim bir cana kıymamış veya yeryüzünde fesat çıkarmamış birisini öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibidir” (Maide Sûresi, 5:32) âyetleridir. Risale-i Nur’da bu ayetlerin tefsiri ve müsbet harekete yapılan vurgu ışığında, sayısız masumların ölümüne sebep olan terör olayları ve kitle imha silahlarının kullanımını mazur göstermek mümkün değildir. Bir asır önce Bediüzzaman kılıç ile mücadelenin vaktinin dolduğunu, bu modern çağda mücadelenin kalem ile olacağını ifade etmiştir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Refereed Articles |
Authors | |
Publication Date | March 1, 2016 |
Submission Date | March 1, 2016 |
Published in Issue | Year 2016 |
Katre Uluslararası İnsan Araştırmaları Dergisi Creative Commons Atıf-Gayri Ticari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
https://dergipark.org.tr/tr/pub/katre
E-mail: katre@iikv.org