Yer’in sabit, Güneş’in de gezegenler gibi hareketli olduğu Yer merkezli kanat tasavvuru Eflatun’un (MÖ 427–347) tarihe mal olmuş “görünüşü kurtarın” fetvası üzerine öğrencisi Eudoxus of Cnidus (MÖ 390-337) tarafından ortaya konmuş yıldızları, gezegenleri, Güneş’i ve Ay’ı taşıyan aynı merkezli iç içe 27 küreden oluşan ilk bilimsel modeldir. Model Callippus of Cyzicus (MÖ 370-300), Aristo (MÖ 384-322) ve Hiparkos’un (MÖ 190-120) ardından İskenderiyeli Batlamyus (MS 100-170) tarafından biraz daha geliştirilmiş ve aynı zamanda Sisamlı Aristarkus’un (MÖ 310-230) alternatif olarak Güneş’in merkezde sabit olduğunu iddia eden Güneş merkezli model ile karşılaştırması da yapılmıştır. Yer’in hareketini teyit edecek gözlenebilir yıldız paralaksı yok diye Güneş merkezli model dikkate alınmadı. Halife Memun (813-833) zamanındaki tercüme hareketleri ile Batlamyus’un meşhur kitabı Amagest’in Arapçaya çevrilmesinden sonra, Yer merkezli model Orta Çağ İslam astronomları arasında yayıldı; Batlamyus’tan miras alındığı gibi kalmadı, İslam astronomları tarafından geliştirildi.
Gök küresi üstünde Güneş’in ve bazı gezenlerin senenin belli vakitlerindeki daha hızlı hareketlerini açıklamak için Batlamyus’un merkez dışına kaydırdığı Dünya’yı, kadim İslam astronomları yıldızlar küresinin dışına bir küre daha ekleyerek tekrar merkeze yani eski yerine koydular. Sondaki iki küreyi Arş ve Kürsi, geriye kalan yedi küreyi de Kur’an’daki yedi gök kavramında algılayıp, “Güneş’in Ay’a yetişmesine gerek yoktur, her biri ayrı felekte yüzmektedir” diyen Yâsîn Sûre’sinin 36/40’incı ayeti ile benimsediler. Güneş merkezli modeli bilseler de kıymet vermediler. Merkezde hareketsiz duran bir Güneş’in yıldızlar küresini feshedeceğini, böylece yıldızların sonsuz boşlukta uzaklara doğru dağılacağını, tek Allah sonsuzdur diyen bir toplumda ve Yâsîn Sûre’sinin 36/38’inci ayeti sebebiyle Güneş’in hareketli olduğuna inanmış insanlar arasında çıkabilecek infialleri öngörmüş gibiydiler.
Buna karşılık, modern bilimin kurucuları (Kopernik, Galilei, Kepler, Newton), henüz ikna edici bir kanıt ortaya çıkmadan, Güneş kâinatın merkezinde hareketsizdir diye varsayıp bu inançla çalıştılar. Önce Kepler ve Newton yasalarını buldular, sonra seküler modern bilimin temellerini oluşturup kâinatın sır kapılarının açılmasına sebep oldular. Varsayımların aksine, bu çalışma Kepler ve Newton yasalarının Güneş’in mutlak anlamda hareketsiz olamayacağını, kendi etrafında dönerken, diğer cereyanları da dahil, bir silkinme hareketi yapması gerektiğini ortaya koymaktadır. Bu sonucun mutlak anlamda modern bilimin kurucularının temel felsefesiyle uyuşmadığını söylemek mümkündür. Ama buna mukabil, topaç gibi dönen Güneş’in kâinatın merkezde öteleme hareketi yapmadan duruyor olabilmesi ve ayrıca silkinme hareketinin çok yavaş ve küçük genlikli olması bakımından göz ardı edilmesi şartı ile tahrik edici ilk inancın bugün bile kabaca doğru olup, o günlerde bilimsel gelişmeye yol açtığı söylenebilir. Öte yanda, Güneş’in zahiri hareketini gerçeklik olarak algılayan, Güneş’in gerçek hareketleri hakkında hiçbir ipucuna ulaşamayan Orta Çağ İslam astronomları için ise Yer merkezli modele sahip çıkmaktan başka yol yoktu.
Nihayet, yıldızlar ve galaksiler gibi, Güneş sistemi dışı cisimlerin her gün biraz daha fazla gözlenir olmasıyla, Yâsîn 36/38 de “tecri” kelimesi ile hatırlatılan Güneş’in gerçek hareketleri ve cereyanları artık gündüzde aşikâr olmuştur. Böylece, dönerek silkinen Güneş’in, aynı zamanda Herkül Burcu tarafına sabit bir hız (19.5 km/s) ile giden bir referans sistemine (Üçüncü Gök) tabi olduğu, onun da Galaksimiz Samanyolunun merkezi etrafında 250 milyon yılda dolanan dördüncü bir referans sistemi içinde (dördüncü gök) içinde bulunduğu, Dünya, Güneş Sistemi, ve LSR adı verilen gökleri taşıyan Samanyolu’nun Lokal Grup galaksileri içinde (beşinci gök) Andromeda tarafına gittiği, Lokal grubun da Virgo Süper kümesi (altıncı gök) içinde hareket ettiği, ve nihayet Genişleyen evren içinde Virgo’nun hızının tespit edilemediği anlatılarak Yâsîn 36/38, 39, 40 ile el-Mülk 67/3, Nûh 71/15, es-Sâffât 37/6, Fussilet 41/12, ayetleri el-Enʻâm 6/76, 77 ve 78 ve mevcut bilimsel bilgiler ile yorumlanmış Güneş’in nasıl ve neden kainat kitabında Fatiha rolü üstlendiği anlatılmıştır.
Bu çalışmanın, özgün bir çalışma olduğunu; çalışmanın hazırlık, veri toplama, analiz ve bilgilerin sunumu olmak üzere tüm aşamalarından bilimsel etik ilke ve kurallarına uygun davrandığımı; bu çalışma kapsamında elde edilmeyen tüm veri ve bilgiler için kaynak gösterdiğimi ve bu kaynaklara kaynakçada yer verdiğimi; kullanılan verilerde herhangi bir değişiklik yapmadığımı, çalışmanın Committee on Publication Ethics (COPE)' in tüm şartlarını ve koşullarını kabul ederek etik görev ve sorumluluklara riayet ettiğimi beyan ederim. Herhangi bir zamanda, çalışmayla ilgili yaptığım bu beyana aykırı bir durumun saptanması durumunda, ortaya çıkacak tüm ahlaki ve hukuki sonuçlara razı olduğumu bildiririm.
Sayın editör Teşekkür ederim
After the famous advice of Plato (427–347 B.C.) “save the phenomena”, the Earth centered model of the universe was first modeled by his disciple Eudoxus of Cnidus (390-337 B.C.) by 27 concentric spheres carrying the Sun, the Moon, the five naked eye planets and stars. The model was improved by Callippus of Cyzicus (370-300 B.C.), Aristotle (384-322 B.C.) and Hipparchus (190-120 B.C.) and defended later by the last famous ancient Alexandrian astronomer Claudius Ptolemy (100-170 C.E.) who compared it to the Sun centered model of universe, which was suggested by Aristarchus of Samos (310-230 B.C.). The Sun centered model was found incorrect by Ptolemy, who thought the Earth was motionless, according to observations then since there is no observed stellar parallax. After the translation of the famous book of Ptolemy, Almagest, to Arabic in the period of the translation movements ordered by Khalifa al-Ma’mun (813-833), the Earth centered model was accepted and studied widely among the ancient Arabic astronomers, who made serious contributions to the Earth Centered Model of the universe inherited from Claudius Ptolemy.
First, the Earth is moved back to its original central position from its misplaced position invented by Claudius Ptolemy in order to explain relatively faster movements of the Sun and the planets during certain times of the year by adding another sphere beyond the starry sphere. Defining the last two spheres as Arsh and Kursi and identifying the rest of spheres as the seven skies described in Qur’an, Muslims internalized the Earth centered system as being consistent with Surah Yâsîn, verse 36/40, which says “Tere is no need for the Sun to catch up the Moon, both the Sun and the Moon swim in the spheres of their own”. Being aware of the Sun centered model, ancient Muslim astronomers, who internalized the Earth Centered Model, gave no value to the Sun centered model. It appears as if they felt an emotional indignation to be caused by refusing the existing harmony, where the Sun centered model possibly would lead infinite distribution of stars in an endless space rather than being confined on a sphere, among the people who are happy with a moving Sun described in the Surah Yâsîn, verse 36/40.
On the contrary, with an alternative perspective, the founders of modern science (Copernicus, Galilei, Kepler, Newton) assumed the Sun is motionless in the center of the universe without any convincing evidence. Initially Kepler and Newton laws, later principles of secular modern science lead humanity to discover the secrets of the universe. It is shown in this study that Kepler and Newton laws were found to indicate that the Sun cannot be motionless even in the Solar System. It must wobble while it is rotating. Although the rotation and wobbling motion of the Sun negates the original philosophy of the founders of the modern science; first the rotation could be ignored at this respect because an object could be at rest while rotating, that is, motionless according to the first law of Newton; second the wobbling motion of the Sun, which is very slow and very small in amplitudes, could be neglected, thus it could be said “the Sun is motionless” in the Center of the Solar System. Having no clue about the true motions of the Sun, except its apparent daily motion, which were taken real at that time, unfortunately, ancient Muslim astronomers have no choice but defend the Earth Centered Model.
Finally, the solar motions, which were referred to by verse 36/38 in Surah Yâsîn, became obvious to mankind after observing the objects outside of the solar system, such as stars and galaxies entered more and more in the scope. While wobbling and rotating, the Sun is found travelling with a constant speed (19.5 km/s) towards the constellation Hercules in a reference frame called LSR (3rd sky) in the beginning of 20th century. Later, the LSR is found rotating around the Galactic center with a period of 250 million years. The Milky Way (4th sky), which carries LSR, contains the Solar System with the Earth and the Moon, has later found in travelling towards Andromeda in the Local Group (5th sky). At last, the local group is discovered moving in the Virgo cluster (6th sky), where it is not possible to measure the motion of Virgo since there is no motionless reference in the expanding universe (7th sky). Qur’anic verses 36/38, 39, 40 in Yâsîn, and the Qur’anic verses 67/3, 71/15, 37/6, 41/12 respectively in surah al-Mulk, Nûh, as-Sâffât and Fussilat have been interpreted by the help of the verses 6/76, 77, 78 in al-Anʻâm according to modern science, and why the Sun should be treated as the Fatiha of the big book, the universe, was explained.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Religious Studies (Other) |
Journal Section | Refereed Articles |
Authors | |
Publication Date | December 22, 2023 |
Submission Date | October 27, 2023 |
Acceptance Date | December 17, 2023 |
Published in Issue | Year 2023 Volume: 8 Issue: 2 |
Katre International Human Studies Journal is open access journal under the CC BY-NC license (Creative Commons Attribution 4.0 International License)
Based on a work at https://dergipark.org.tr/en/pub/katre
E-mail: katre@iikv.org