Aralarında teâruz bulunan hadislerin tespit edilmesi ve zahiren çelişki gibi görünen durumların giderilmesinde başvurulan yöntemler oldukça önemlidir. Râvi ya da rivayet kaynaklı birtakım sorunlar hadisleri anlama noktasında zaman zaman işkâle sebep olabilmektedir. Bundan dolayı âlimler birbiri ile zıt gibi görünen, aralarında teâruz bulunan hadislerin arasındaki ihtilâfı ortadan kaldırma noktasında farklı yöntemler uygulamışlardır. Bu durum ulemanın, aralarında ihtilaf bulunan hadisleri anlamadaki usûlünü meydana getirmiştir. Hadisler arasında ortaya çıkan ihtilâfı gidermede cem/te’lif, nesih, tercih, tevakkuf ve tesâkut gibi yöntemlerin belli usûllere göre ve farklı öncelikler gözetilerek âlimler tarafından yaygın olarak uygulandığı bilinmektedir. Özellikle de muhaddislerin hadisler arasındaki ihtilâfı gidermede cem/telif yöntemini önceledikleri görülmektedir. Muhaddislerin bu konudaki genel tutumu hadislerden birini terk etmek değil, aynı anda ikisini de uygulanabilir kılmaktır. Bu ise klasik kaynaklarda yer alan ve çokça başvurulan i’mâl ihmâlden evlâdır kuralıdır. Fakat teâruzu gidermede müelliflerce yer yer bu kriterler dışında farklı sebeplerin öncelendiği, aralarında ihtilaf bulunan hadislerde, râvi veya metin kaynaklı muhtelif tercih sebeplerine dikkat edildiği bilinmektedir. Bu yöntemlerden birisi de sahâbenin amelidir. Ebû Dâvûd’un (ö. 275/889) Sünen isimli eseri, birbiriyle ihtilaf eden rivayetler arasındaki tercih işleminde bu yöntemin dikkate alınması açısından önemli bir örnektir. Bununla birlikte klasik kaynaklarda aralarında zahiren teâruz bulunduğu söylenen ortak hadislerden hareketle Ebû Dâvûd’un Sünen’de teâruz eden tüm hadislerde bu yöntemi uygulayıp uygulamadığı ise problemlidir. Çünkü bazı ifadelerden anlaşılan kendisinin zaman zaman nesih yöntemini de uyguladığıdır. Fakat Ebû Dâvûd'un diğer muhaddislerce öncelenen cem/telif yöntemini uyguladığına dair herhangi bir bulgu tespit edilememiştir. Ebû Dâvud’un teâruz eden bazı rivayetlerde amel eksenli bir çözüm yolu sunduğu görülür. Bu prensibin bir açıdan Mâliki ekolünün uyguladığı amel-i ehl-i Medine uygulamasına benzediği söylenebilir. Ebû Dâvûd’un Risâle ila ehl-i Mekke’de Muvatta’da yer alan bir miktar hadisi kendi kitabına aldığını ifade ettiği görülür. Ebû Dâvûd’un Sünen’de İmam Mâlik’e sık sık atıfta bulunması da aralarındaki etkileşimi göstermesi bakımından önemlidir. Ebû Dâvûd’un bu yaklaşımıyla teâruz durumunda muhaddislerce belirlenen sıralamanın dışında bir yöntem benimsediği görülmektedir. Bu durumu tespit etmede makalede yer verilen müteârız hadisler gerek Sünen’in şerhleri gerekse diğer hadis kaynaklarındaki bilgiler ile mukayeseli olarak ele alınmıştır. Bu yöntem ile zahiren çelişkili gibi görünen hadislerde muhaddislerin genel uygulamalarından farklı olarak Ebû Dâvûd’un öncelediği hadisle amel kriteri ve teâruzu gidermede diğer yolların kullanılıp kullanılmadığı tespit edilmeye çalışılmıştır. Bu durum teâruz eden hadislerde diğer muhaddislerin yöntem farklılıklarını göstermesi bakımından da oldukça önemlidir. Ebû Dâvûd amelin kendi üzerinde câri olmadığı hadislere dikkat çekmiştir. Bu hususta Sünen’de iki yerde “Resûlullah’tan iki hadis tenazu’ ederse, kendisinden sonra ashabının ameline bakılır.” demiştir. Bu aynı zamanda Irak ehlinin de metodudur. Onlar bu hususta “Bir râviden bir hadis sabit olur da amel onun hilafına olursa hadis değil amel esas alınır” kaidesini esas almaktadırlar. Ebû Dâvûd yer yer teâruz eden hadislere yer verdikten sonra “Amel bu hadise göre değildir” diyerek uygulamaya vurgu yapmıştır. Ebû Dâvûd, hadislerdeki teâruzu ortadan kaldırmada esas olanın sahâbenin ameli olduğunu söylese de hadis üzerinde amelin bulunmamasını bir nesih sebebi saydığı görülür. Bu da Ebû Dâvûd’un teâruz eden hadislerde tercih noktasında harici bir yöntem olan sahâbenin amelini ve bundan hareketle neshi dikkate aldığının bir göstergesidir. Müellifin bir hadise mensûh hükmünü vermede sahâbenin ameliyle irtibat kurduğu görülür. Ebû Dâvûd Sünen’de aralarında ihtilaf bulunan her hadis hakkında amel vurgusuyla açıklama yapmamıştır. Şöyle ki teâruz eden hadislerin bazılarında amel vurgusu görülürken bazılarında ise hiçbir yorum yapılmamıştır. Sünen müellifi kitabının belli kısımlarında bu açıklamayı yaparak teâruz eden diğer hadislerde de aynı çözüm yolunu kullanacağına işaret etmiş olabilir. Ebû Dâvûd’un, teâruz eden tüm hadislerde amel yöntemini kullanıp kullanmadığı ise meselenin problemli noktalarındandır. Makalede yer verilen hususlar müellifin işaret ettiği kaide çerçevesinde olmakla birlikte müellifin teâruz durumunda başvurmuş olabileceği muhtemel çözüm yolları değerlendirilmiş, müellifin bu kaidesinin Sünen’de teâruz eden tüm hadislere uygulanıp uygulanamayacağı araştırılmıştır.
The methods used to identify the hadiths that have contradictions between them and to eliminate the contradiction are very important. Some problems arising from narrator or narration may cause cooperation from time to time in terms of understanding the hadiths. For this reason, scholars have applied different methods to eliminate the conflict between hadiths that seem to be opposite to each other and have contradictions between them. This situation led to the scholar's way of understanding the hadiths among which there were contradictions. It is known that methods such as jam/ta'lif, naskh, preference, pausing and tasâkut are widely applied by scholars according to certain procedures and taking into account different priorities in resolving the contradiction that arises between the hadiths. In particular, it is seen that the muhaddiths prioritize the jam/ta’lif method in eliminating the contradiction between the hadiths. The general attitude of the muhaddiths on this issue is not to abandon one of the hadiths, but to make both of them applicable at the same time. This is the rule of "Practice is better, than abondonment", which is included in the classical sources and is widely referenced. However, it is known that in order to eliminate the contradiction, different reasons are prioritized by the authors other than these criteria, and in the hadiths where there is a contradiction between them, attention is paid to various reasons for preference originating from the narrator or text. One of these methods is the work of the Companions. The Sunan of Abu Dawud (d. 275/889) is an important example of taking this method into account in the selection process between the narrations that conflict with each other. On the other hand, it is problematic whether Abu Dawud applied this method in all hadiths that conflict in Sunan, based on the common hadiths that are said to be apparently in conflict in the classical sources. Because it is understood from some expressions that he also applied the method of naskh on some occasions. There is no evidence that Abu Dawud used jam/ta’lif method. It is seen that Abu Dawud offers an action-oriented solution in general to these contradictory narrations. It can be said that this principle is similar to the practice of the Maliki school in Medina. In addition, it is seen that Abu Dawud stated that there are some hadiths from the Muwatta in his book "Risâla ila ahl al-Mecca". Abu Dawud's frequent reference to Imam Malik in Sunan is also important in terms of showing the interaction between them. In case of contradiction with this approach of Abu Dawud, it is seen that he adopted a method other than the order determined by the muhaddiths. This article deals with the contradictory hadiths in comparison with the commentaries of Sunan and the information in other hadith sources. With this method, it has been tried to determine the hadith-deed criteria that Abu Dawud is based on in the hadiths that seem contradictory, which is different from the general practices of the narrators. This is also very important as it shows the method differences of the narrators in the conflicting hadiths. However, Abu Dawud drew attention to the hadiths on which the deed was not permissible. In this regard, he said twice in Sunan, "If two hadiths from the Messenger of Allah (pbuh) dispute each other, the deeds of his companions will be examined after him." This is also the method of the people of Iraq. In this regard, they are based on the principle that "If a hadith from a narrator is fixed and the deed is contrary to it, the deed is taken as the basis, not the hadith." Abu Dawud, after including the hadiths that are contradictory, he emphasized the practice by saying, "Deed is not according to this hadith." According to Abu Dawud, the main thing in eliminating the contradiction in the narrated hadiths is the deeds of the Companions, and the absence of any action on the hadith indicates abrogation. Abu Dawud did not make a statement about every hadith in Sunan that have a contradiction between them with the emphasis on deeds. In other words, in some of the conflicting hadiths, the emphasis on deeds is seen, while in others no interpretation is made. By making this statement in certain parts of his book, the author of Sunan may have pointed out that he would use the same solution in other conflicting hadiths. Whether or not Abu Dawud used the method of deeds in all the hadiths that conflict is one of the problematic points of the issue. Although the issues included in the article are within the framework of the rule pointed out by the author, possible solutions that the author may have resorted to in case of contradiction were evaluated, and it was researched whether this rule of the author could be applied to all hadiths that conflict in the Sunan.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Religious Studies |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | December 15, 2022 |
Submission Date | September 4, 2022 |
Published in Issue | Year 2022 |