Batı’dan başlayıp bütün dünyayı etkileyen modernite, birçok alanda geleneksel düşünce biçimlerini sarsacak yeni epistemolojik sistemler ve paradigmalar üretti. Köklü bir geleneğe sahip olan İslam medeniyeti de diğer kadim medeniyetler gibi gerek dayatmalar gerekse doğal etkilenme yoluyla bu yenilenmiş epistemolojik sistem ve paradigmalardan üretilen düşüncelerin taarruzuna uğradı. Fakat diğer medeniyetlere nazaran genç ve dinamik bir dine sahip olmaları ve kendi hususiyetlerinin bilincinde olmaları nedeniyle Müslüman toplumlar bu taarruzun ortaya çıkardığı sarsıntıyı baskın bir şekilde yaşadı, yaşamaya da devam etmektedir. Bu kriz, Müslüman düşünürleri modernite ile gelenek arasında ortaya çıkan gergin diyalektik ilişkiyi düşünsel inşalara konu kılmaya itti. Zira ancak bu suretle Müslüman toplumlara hem modernitenin özgün ve insanlığın ortak faydasına hitap eden taraflarından yararlanabilecekleri hem de kendi kimliklerini koruyabilecekleri bir alan açılabilirdi. Nitekim son iki asır içinde İslam aleminde geleneği yorumlama ve revize etmeye yönelik yapısalcı ve tarihselci okumalar yapıldı. Bu tarz okumalar geleneği okuma yöntemi ile İslam aleminin kalkınması meselesini birbirine bağlayan çevreler nezdinde büyük rağbet gördü. Uzmanlık alanı mantık ve dil felsefesi olan, özgün düşünsel üretim hususunda geri kalmış olarak gördüğü İslam aleminin yeniden özgün ve estetik bir düşünsel sürece girmesi için geleneği yorumlama, revize etme yönteminin yenilenmesi gerektiği kanaatinde olan Faslı düşünür Taha Abdurrahman ise bu tarz okumalara karşı edimbilimsel bir okuma yapmayı teklif etti ve bu doğrultuda edimbilimsel bir metodoloji inşa etti. Bu metodolojinin özünü de mecâlü’t-tedavül şeklinde kavramlaştırdı. O, mezkur metodoloji ile kendisinden önce yapılan tarihselci ve yapısalcı okumaların geleneği ideolojik bir ayıklamaya tabi tutmalarının yanlışlığını ortaya çıkarmayı ve geleneğe yönelik bütüncül okuma yapmanın bir modelini inşa etmeyi hedefledi. Zira yapısalcı ve tarihselci okumalar spesifik bir lügâvî ve mantıki doğaya sahip metinler olarak günümüze ulaşan geleneğin bu yönünü göz ardı edip onu münhasıran tarihsel, siyasi ve iktisadi ilişkiler bağlamında okumayı seçmişti. Bundan dolayı Taha Abdurrahman’ın geleneği okumaya yönelik edimbilimsel bir metodoloji inşa etmesi esasen bu konuda yeni bir paradigma teklif etmesi anlamına gelir. Paradigmanın bu şekilde yenilenmesi hem geleneği okuma hususunda edimbilimin sağlayacağı imkanları açığa çıkartacak hem de bu hususta yeni ve farklı metodolojiler inşa etmeye yönelik ufku genişletecek bir mahiyet arzeder. Taha Abdurrahman’ın inşa ettiği edimbilimsel metodolojiyi her yönüyle ele almak bir makalenin çerçevesini aşacağı için bu çalışmada münhasıran ilgili yöntemin özünü teşkil eden mecâlü’t-tedavül kavramı üzerinde duruldu. Çünkü bu kavramı açıklığa kavuşturmak hem geleneği yorumlama meselesine dair yeni bir bakış olan edimbilimsel yöntemin anlaşılmasını kolaylaştıracak hem de son zamanlarda ülkemizde akademinin gündemine girmiş olan Taha Abdurrahman fikriyatının bir yönüne ışık tutacaktır. Çalışmada Taha Abdurrahman’ın farklı eserlerinde ilgili kavrama yönelik bilgilerin derlenip mukayese edilmesinden hareketle oluşturulmuş ve mantıksal bir örgü içinde beyan edilmiş bütüncül bir tasvir yapılmıştır. Taha Abdurrahman’ın düşüncesini oluştururken gerek doğrudan yararlanmak ve gerekse eleştirmek suretiyle olsun etkileşime girdiği bazı modern ve geleneksel kaynaklara, düşüncesine etki eden unsurları açığa çıkarmak hedefiyle işaret edilmiş ve onlardan alıntılar yapılmıştır. Bunun yanı sıra mezkur kavramın özgünlüğü, açıklığı ve kendisiyle hedeflenen gayeyi gerçekleştirme hususundaki başarısı kritik edilmiştir. Bu doğrultuda mecâlüt-tedâvül kavramının lügâvî ve ıstılâhi anlamları tahlil edilmiş, üzerine kurulu olduğu ilkeler incelenmiştir. Ayrıca yaklaşım tarzı ve isimlendirmede tercih edilen lafızlar bakımından yeni olan, bu yüzden Türkçede hazır bir karşılığı bulunmayan bu kavramın tercümesine yönelik bir tercih yapılmış ve bu tercih gerekçelendirilmiştir. Bu araştırmada mecâlüt-tedâvül kavramının mantıksal ve dilsel bakımdan sağlam bir şekilde inşa edildiği, daha önce yapılan yapısalcı ve tarihselci okumaların geleneği içinde oluştuğu zamansal ve mekânsal çerçevelerden ve gelenek yapıcılarının itikat, dil ve bilgi anlayışlarından soyutlamak suretiyle içine düştüğü hataları telafi edici nitelikte olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bununla birlikte bu kavramın günümüzde özgün bir fikrî ve felsefi inşa yapmak için geleneğin model teşkil etme yönlerini açığa çıkartma konusunda müphem bazı yönler barındırdığı tespit edilmiştir. Kavramın tercümesi için de “edimsel alan” şeklinde bir Türkçe karşılık önerilmiştir.
Modernity, which started in the West and influenced the world, has produced new epistemological systems and paradigms that would shake traditional ways of thinking in many fields. The Islamic civilization, which has a long deep-rooted tradition, was attacked by the ideas generated from these renewed epistemological systems and paradigms through both impositions and natural influences, like the other ancient civilizations. This crisis has led Muslim thinkers to intellectually construct this highly tense dialectic relationship between modernity and tradition. Because only in this way, a space could be opened for Muslim communities where they could both benefit from the unique and humanistic aspects of modernity and maintain their own identities and characteristics. As a matter of fact, structuralist and historicist readings have been made in the Islamic world in the last two centuries to interpret and revise the tradition. Such readings were especially popular among thinkers and circles that linked the method of reading tradition with the development of the Islamic world. Taha Abd al-Rahman, who believes that the method of interpreting and revising the tradition should be renewed in order for the Islamic world, which he considers backwards in terms of original intellectual production, to enter an original and aesthetic intellectual process again, proposed to make an ethicistic reading against such readings and built a pragmatic methodology accordingly. He also conceptualized the essence of this methodology in the form of ‘majal al-tadawul . With the aforementioned methodology, he aimed to expose the inaccuracy of the historicalist and structuralist readings made before him to subject the tradition to an ideological selection, and to construct a model of holistic reading for the tradition. Because structuralist and historical readings ignored this aspect of the tradition that has survived as texts with a lexical and logical nature and chose to read it exclusively in the context of historical, political and economic relations. For this reason, Taha Abd al-Rahman's construction of a pragmatic methodology for reading the tradition essentially means a paradigm shift in this regard. The renewal of the paradigm with a pragmatic point of view is also of a nature that will both reveal the opportunities provided by the education in reading the tradition and expands the horizon for building new and different methodologies in this regard. Since it would be far beyond the framework of an article to consider every aspect of the pragmatic methodology built by Taha Abd al-Rahman , this study focused exclusively on the concept of ‘majal al-tadawul’’, which constitutes the essence of the relevant method. Because bringing this concept to life will facilitate the understanding of the pragmatic method, which is a new perspective on the issue of interpreting tradition and will shed light on an aspect of Taha Abd al-Rahman’s thought which has recently entered the agenda of the academy in our country. In the study, a holistic depiction was made based on the compilation and comparison of the information contained in Taha Abd al-Rahman's different works for the relevant concept and declared in a logicalstructure. Some of the modern and traditional sources that Taha Abd al-Rahman interacted with, either by directly benefiting or criticizing, were pointed out and quotations were made with the aim of revealing the factors affecting his thought. In addition,the originality, clarity and success of the aforementioned concept in realizing the purpose aimed with it have been criticized.. Accordingly, the lexical and syntactic meanings of the subject of the research have been analyzed and the principles on which it was established have been examined. Furthermore, a preference has been made for the translation of this concept, which is new in terms of both the approach style and the words preferred in the nomenclature and therefore has no ready equivalent in Turkish, and this preference was justified. As for the findings, it was concluded that the concept of ‘discursive field’ (majal al-tadawul), in this research logically and linguistically was quite soundly constructed , and that it compensated for the mistakes made by isolating the traditional makers from the temporal and spatial frameworks formed within the tradition of previous structuralist and historicist readings, and by isolating the traditional makers from their understanding of belief, language and knowledge. However, it has been determined that this concept has some ambiguous aspects of revealing the model aspects of tradition in order to construct a unique, intellectual and philosophical construction today.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Philosophy |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | June 15, 2022 |
Submission Date | March 19, 2022 |
Published in Issue | Year 2022 Volume: 5 Issue: 1 |