Bu makale, Anadolu ve Yakındoğu’da Neolitik’ten Erken Tunç Çağı’na uzanan süreçte çocuk mezarlarını, ölümün yalnızca biyolojik bir son değil, kimi durumlarda toplumsal kimlik, aidiyet ve kültürel anlam üretimiyle nasıl ilişkilenebildiği üzerinden değerlendirmektedir. Çalışma, kuramsal olarak Robert Hertz’in ölümün sosyal yapısına ilişkin yaklaşımı, Arnold van Gennep’in geçiş ritüelleri modeli, David Lancy’nin “gecikmiş bireyleşme” kuramı ve Philippe Ariès’in çocukluk sosyolojisine dair görüşleri çerçevesinde şekillendirilmiştir. Arkeolojik bulgular, bazı gömülerin buluntusuz, ev içi alanlara sessizce yerleştirildiğini; bazılarının ise mezar envanteri, mekânsal konumlandırma ve eşlik eden nesneler aracılığıyla simgesel anlamlar taşıdığını göstermektedir. Bu çeşitlilik, çocukların toplumlar tarafından yalnızca edilgen bireyler olarak değil, kimi zaman duygusal değerlerin, sosyal rollerin ve kültürel sürekliliğin taşıyıcıları olarak anlamlandırıldığını düşündürmektedir. Mezopotamya mitolojisinde yer alan temsillerle kurulan kavramsal bağlar da tarihöncesi toplumlarda çocukluğun yaşla sınırlı bir dönem değil, toplumsal değerler ve simgesel anlamlarla şekillenen bir kültürel kategori olduğunu ortaya koymaktadır.
Çocuk Gömüleri Toplumsal Kimlik Neolitik Erken Tunç Çağı Yakındoğu
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Arkeoloji Bilimi, Arkeoloji (Diğer) |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 18 Eylül 2025 |
Gönderilme Tarihi | 5 Temmuz 2025 |
Kabul Tarihi | 9 Eylül 2025 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Sayı: 5 |