Eğitim Yönetimi`nin ilk sayısı "dünya ülkelerinden eğitim yönetimi göstergeleri "ni içeren eki ile birlikte yayınlandı. İki gün sonra Gaziantep`ten İlköğretim Müfettişi Sayın Salih BAŞKAN, aradı. Hükümet devlet hatta Türkiye sekiz yıllık eğitim tartışması ile dolup taşarken, Eğitim Yönetimi dergisinde en azından ekinde bu tartışmalara bilimsel bir boyut getirecek bir içerik bekliyorduk. Bulamadım, canım sıkıldı, meslektaşlarım arasında yerim daraldı" dedi. Haklıydı. Ancak, Saym Baskan`a telefonda uzun uzun açıklayamadığım bir husus vardı. Bir savaş meydanında, tarafların birbirini yoğun ve kesintisiz top ateşi ile döğdüğü bir sırada, bataryaların arasmda dolaşan ve topların döküm koşullarından ve kullanılan madenlerden söz eden bir uzmanı kim dinler. Bindokuzyüz doksan yedi yılının ilk dört ayı yozlaşan, vıcık vıcık bir eğitim tartışması ile geçti. Dönemin Bakanı, "her şey hazır, bakanlar kurulunun kararını bekliyoruz" dediğinde il eğitim yöneticileri bıyık altından gülüyorlardı. Sonra "alt yapımız yok, kaynaklarımız yetersiz" beyanları duyulmaya başlandı. Milli eğitim Bakanlığı yetkililerinin tutumu bir devlet bankasında rastladığım Japon turistin anlatımını anımsattı. Japon, hesabından para çekmek istiyordu. Bankonun arkasındaki memur, ellerini başının iki yanından geriye doğru sallayarak, "yok, yok online yok ! arıza, arıza... Bozuk, bozuk !.." diye tekrarlayarak Japon`a meram anlatmaya çalışıyordu. Para çekemeyeceğini anlayan Japon, işaret parmağını kulağının üst tarafından kafasına dayayarak, deminden beri kulağına doldurulan Türkçe ile "yok arıza... sizin kafa bozuk" diye cevap verdi. Önce milli gururumun zedelendiğini hissettim, sonra içime bastırdım. Japon haklıydı sanırım. Bende parmağımı Japon gibi kafama dayayıp alt yapı yokluğundan söz edenlere "bizim eksikliğimiz alt yapı değil, üst yapıdır !" diyesim geliyor. Türkiye`de "Köy Enstitüleri" nden sonra "sekiz yıllık zorunlu eğitim kadar, siyasi; arenada bu denli yer tutan: bir eğitim konusu yoktur sanırım. Ne var ki "sekizyıllık kesintisiz ilköğretimin" siyasi arenada bir amaç mı yoksa bir araç olarak mı kullanıldığı konusunda açık bir yargıya ulaşamadığımı da söylemek isterim. Açık bir yargıya ulaşamayışımın nedeni, söylenenleri ve yazılanları yeterince derleyip değerlendirmeye olanak bulamayışımdır. Bu kez yazılanları elden geldiğince bütünde, sıra ile izleyebilmek için, Sayın EROL önemli bir katkıda bulundu. Milli Kütüphaneye oturup yazılı basını "sekiz yıllık kesintisiz zorunlu eğitim" açısından taradı. Bu çabanın ürününü, derginin ekinde veriyoruz. Sayın Başkan, bana bu kez de "hükümet programına giren sekiz yıllık zorunlu eğitimden soracak, biliyorum. Ancak bu kez yanıtım var. Sayın BAŞKAN, biliyor musunuz, 22 Şubat 1997 günü İskoç bilim adamı Dr. Wilmut, koyun meme hücresinden kopyalama (klonlama) yoluyla yetiştirdiği kuzu Dolly`l dünyaya tanıttı. Dünya şimdi insan kopyalamayı ya da kopyalamamayı tartışıyor şu aşamada. Mayıs ayının ilk yarısında IBM`in süper bilgisayarı Deep Blue. dünya satranç şampiyonu Gary Kasparov`u yendi. Dünya şimdi insan beynini, belleğini ve yapay zekayı tartışıyor. Temmuz ayının ilk günlerinde NASA, Pathfınder uzay aracı ile Mars gezegenine bir "Tanrımisafîri" gönderdi. Dünya şimdi altmış santimetre boyundaki aracın dünyaya gönderdiği fotoğrafları inceliyor, Marstaki sel yataklarını, hayat olup olmadığını tartışıyor.
Eğitim Yönetimi`nin ilk sayısı "dünya ülkelerinden eğitim yönetimi göstergeleri "ni içeren eki ile birlikte yayınlandı. İki gün sonra Gaziantep`ten İlköğretim Müfettişi Sayın Salih BAŞKAN, aradı. Hükümet devlet hatta Türkiye sekiz yıllık eğitim tartışması ile dolup taşarken, Eğitim Yönetimi dergisinde en azından ekinde bu tartışmalara bilimsel bir boyut getirecek bir içerik bekliyorduk. Bulamadım, canım sıkıldı, meslektaşlarım arasında yerim daraldı" dedi. Haklıydı. Ancak, Saym Baskan`a telefonda uzun uzun açıklayamadığım bir husus vardı. Bir savaş meydanında, tarafların birbirini yoğun ve kesintisiz top ateşi ile döğdüğü bir sırada, bataryaların arasmda dolaşan ve topların döküm koşullarından ve kullanılan madenlerden söz eden bir uzmanı kim dinler. Bindokuzyüz doksan yedi yılının ilk dört ayı yozlaşan, vıcık vıcık bir eğitim tartışması ile geçti. Dönemin Bakanı, "her şey hazır, bakanlar kurulunun kararını bekliyoruz" dediğinde il eğitim yöneticileri bıyık altından gülüyorlardı. Sonra "alt yapımız yok, kaynaklarımız yetersiz" beyanları duyulmaya başlandı. Milli eğitim Bakanlığı yetkililerinin tutumu bir devlet bankasında rastladığım Japon turistin anlatımını anımsattı. Japon, hesabından para çekmek istiyordu. Bankonun arkasındaki memur, ellerini başının iki yanından geriye doğru sallayarak, "yok, yok online yok ! arıza, arıza... Bozuk, bozuk !.." diye tekrarlayarak Japon`a meram anlatmaya çalışıyordu. Para çekemeyeceğini anlayan Japon, işaret parmağını kulağının üst tarafından kafasına dayayarak, deminden beri kulağına doldurulan Türkçe ile "yok arıza... sizin kafa bozuk" diye cevap verdi. Önce milli gururumun zedelendiğini hissettim, sonra içime bastırdım. Japon haklıydı sanırım. Bende parmağımı Japon gibi kafama dayayıp alt yapı yokluğundan söz edenlere "bizim eksikliğimiz alt yapı değil, üst yapıdır !" diyesim geliyor. Türkiye`de "Köy Enstitüleri" nden sonra "sekiz yıllık zorunlu eğitim kadar, siyasi; arenada bu denli yer tutan: bir eğitim konusu yoktur sanırım. Ne var ki "sekizyıllık kesintisiz ilköğretimin" siyasi arenada bir amaç mı yoksa bir araç olarak mı kullanıldığı konusunda açık bir yargıya ulaşamadığımı da söylemek isterim. Açık bir yargıya ulaşamayışımın nedeni, söylenenleri ve yazılanları yeterince derleyip değerlendirmeye olanak bulamayışımdır. Bu kez yazılanları elden geldiğince bütünde, sıra ile izleyebilmek için, Sayın EROL önemli bir katkıda bulundu. Milli Kütüphaneye oturup yazılı basını "sekiz yıllık kesintisiz zorunlu eğitim" açısından taradı. Bu çabanın ürününü, derginin ekinde veriyoruz. Sayın Başkan, bana bu kez de "hükümet programına giren sekiz yıllık zorunlu eğitimden soracak, biliyorum. Ancak bu kez yanıtım var. Sayın BAŞKAN, biliyor musunuz, 22 Şubat 1997 günü İskoç bilim adamı Dr. Wilmut, koyun meme hücresinden kopyalama (klonlama) yoluyla yetiştirdiği kuzu Dolly`l dünyaya tanıttı. Dünya şimdi insan kopyalamayı ya da kopyalamamayı tartışıyor şu aşamada. Mayıs ayının ilk yarısında IBM`in süper bilgisayarı Deep Blue. dünya satranç şampiyonu Gary Kasparov`u yendi. Dünya şimdi insan beynini, belleğini ve yapay zekayı tartışıyor. Temmuz ayının ilk günlerinde NASA, Pathfınder uzay aracı ile Mars gezegenine bir "Tanrımisafîri" gönderdi. Dünya şimdi altmış santimetre boyundaki aracın dünyaya gönderdiği fotoğrafları inceliyor, Marstaki sel yataklarını, hayat olup olmadığını tartışıyor.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | January 1, 1997 |
Published in Issue | Year 1997 Volume: 10 Issue: 10 |