Yılda dört kez. ya da üç ayda bir dergi yayınlamak olayların ve olguların ardarda ortaya çıkış hızlarını ve etkileme güçlerini gözlemek bakımından ilginç bir olanak. Üç ay içinde yaşananlardan sadece eğitimle ilgili olanlarını tarih sırasına göre dizmeye çalıştığımda, sadece eğilimin değil her boyutun hızlı bir değişim içinde olduğunu hissediyorum ve anlıyorum. Üç ay içinde bakanlar değişiyor: hemen ardından üst görevliler değişmeye hazırlanıyor, herkes bir kadro "operasyonu" için `nefeslerini tutmuş bekliyor. Türkiye eğitini sistemi. 1996 yılının son ayında evrensel değerlerle ulusal ve yerel değerleri birbirinden ayırdetmenin çabası içinde, tabanda ve tepede yönetici değişme savaşı veriyor. Onbcşinci Milli Eğilim Şurası tamamlandı. Her şuranın, bir öncekinden daha jvi bir örgütlenme ile gerçekleştirildiğini görmek, eğitim yöneticilerinin bu tür etkinliklerde daha bir çağdaş anlayış içine girdikleri umudunu artırıyor. Şuranın değişmeyen dayanışlarından biri. bu kez de yinelendi. Dönemin Milli Eğitim Bakanı. "kaynak yetersizliğinden" yakındı. Şura melerine, yeterli kaynak olursa eğitim sorunlarının çözüleceğini kanıtlamaya çalıştı. Bundan sonra gelecek bakanların ve onlarla çalışan üst kademe yöneticilerinin de aynı görüşü izleyeceklerini kestirmek zor değil. Ancak alanda yapılacak bir gözlem, inceleme ya da araştırma. Türkiye eğitim sisteminin bir kaynak yokluğundan çok. bir kaynak savurganlığı içinde olduğunu kanıtlayacak verilere ulaştıracaktır. Örneğin 13.09.1996 tarihli Yeniyüzyıl gazetesinin üçüncü savfasındaki bir haberi birlikte okumak vararlı olabilir. "`Göy okul sattırıyor Çankırı- Köyden kente göç okul sattırıyor. Çankırı Ilgaz`a bağlı Çörekçiler köyü İlköğretim Okulu. 3 lojmanı, kapalı spor salonu, laboratuvar ve atölyesiyle birlikte, il daimi encümeni tararından, yıllığı 198 milyon liradan kiraya verilmek üzere ihaleye çıkarıldı. Okul. kiralayacak biri yıkmadığı takdirde satılacak. Çankırı vali vekili Mevlüt Kurban. Geçen yıl .20 olan öğrenci savısınm bu yıl 4"e düştüğünü belirterek, öğrencilere eğitimin, taşımalı sistemle yakın merkezlerde verileceğini sövledi.(aa) benimsiyorum. Ancak bu satırların ya/arı. 1975 yılında il eğitim yöneticisi olarak çalıştığı Edirne ilinde de ben/er durumları yaşamıştı. Yirmi ve daha az öğrencisi olan köylerde iki katlı on derslikli okullar plansızlığın. savurganlığın anıtları gibi boş duruyorlardı. Biribirinden bağımsız gibi görünen bu iki benzer durumun ortak bir değişkeni bulunabilir. Bu iki ilimizin de millet ekilerinden biri Milli Eğitim Bakanlığı yapmışlardı. Bu görevlerini hükümet adına >ürütürken. toplumun kıt kaynaklarını kendi seçim bölgelerinin öncelikli eğitim >atırımlarına daha bir yoğun biçimde yöneltmiş olabilirler. Bu önceliğin Bakanlığın eğitim planlamacıları tarafından da onaylandığına inanmak demiyorum. Ancak bu kaynak sanırganlığına neden olan yatırım kararlarının kimler tarafından imzalandığını da merak ediyorum. Bu kısa irdelemelerin sonunda Türkiye Eğitim Sisteminde "eğilim ekonomisi", "eğilim planlama" uzmanlarının gerekliliğinden ve varlığından önce üst düzey eğitim yöneticilerinde uzman kullanma bilincinin ve alışkanlığının oluşup gclişnıcsininin gerekliliği daha bir ortaya çıkmaktadır. Bakanlık düzeyindeki bu plansız, yönetim biçenimin, (stilinin) yarattığı kaynak savurganlığına karşın laşrada okul yöneticileri ve deneticileri geleneksel özveri anlayışları ile eğitim sisteminin amaçlarını gerçekleştirmeye çalışmaktadırlar Ne var ki. giderek artan bir umutsuzluk daha bir etkin oluyor bu özverili çabalarda İşlerin iyi gitmediği daha sık ve yüksek-- sesle yineleniyor. Zaman zaman da Bakanlığın önüne kadar gelip haykırıyorlar. Fakal bu sıralarda Türkiye`de toplumsal hareketlilik o denli hızlı ve gürültülü ki. bu karmaşa içinde, bağıranları duymak, eğitim sonullarını görmek, tanımlamak, irdelemek ve yorumlamak daha bir zor. Bu koşullara karşın. Kasım 1996 sonunda. Afyon`da, uygulamanın içinde bilgcleşmiş. eğilime olan duyarlılığını en üst düzeye çıkamıış eğitim deneticileri ile kuram ile uygulamayı sınama olanağı bulduk. Bölüştük bildiklerimizi, düşündüklerimizi. Çözüm önerileri üretmeye çalıştık kendimizce. Karar verdik "Eğitim sislemi tanımlanandan daha zor durumda" "Türkiye eğitim sisteminin kurtuluşu okuldan olacaktır". Bu kanı giderek daha bir yaygınlaşmakta ve eğitim kuranı ve uygulamacıları arasında daha bir kabul gömlekledir. Ancak okulım başansı yetkin okul yöneticileri koşuluna bağlıdır. Bu dununda Eğitimde kaliteyi artırmak için görevdeki okul yöneticilerinin yeterliklerinin artırılması gerekliliğini ön plana çıkmaktadır. Bu bağlamda Eğitim Yönetimi Dergisi kendi düzeyinde bir girişimi başlattı Ondördüncü Şura kararları doğrultusunda, illerin üniversitelerle işbirliği yaparak, kendi kaynakları ile okul yöneticilerini yetkinleştirmelerine olanak sağlayan bir proje geliştirdi. Proje genel başhklan ve kısa açıklamalan ileriki sayfalarda verilmiştir. "Hayırlısı gelecek yıl`` Şu aşamada, bu geleneksel planlama anlayışa izlemek zonuıdayız. Hayırlı bir gelecek yılın. bireysel boyutta sağlıklı olması öncelikli dileğimizdir. Sonra toplumsal barış ve mutluluk umut ediyoruz ve eğilim düşüncesinin daha bir bilimsellik düzeyine çıkarılmasını diliyoruz. Nice yıllara. Prof Dr.Aytaç Açıkalın
Yılda dört kez. ya da üç ayda bir dergi yayınlamak olayların ve olguların ardarda ortaya çıkış hızlarını ve etkileme güçlerini gözlemek bakımından ilginç bir olanak. Üç ay içinde yaşananlardan sadece eğitimle ilgili olanlarını tarih sırasına göre dizmeye çalıştığımda, sadece eğilimin değil her boyutun hızlı bir değişim içinde olduğunu hissediyorum ve anlıyorum. Üç ay içinde bakanlar değişiyor: hemen ardından üst görevliler değişmeye hazırlanıyor, herkes bir kadro "operasyonu" için `nefeslerini tutmuş bekliyor. Türkiye eğitini sistemi. 1996 yılının son ayında evrensel değerlerle ulusal ve yerel değerleri birbirinden ayırdetmenin çabası içinde, tabanda ve tepede yönetici değişme savaşı veriyor. Onbcşinci Milli Eğilim Şurası tamamlandı. Her şuranın, bir öncekinden daha jvi bir örgütlenme ile gerçekleştirildiğini görmek, eğitim yöneticilerinin bu tür etkinliklerde daha bir çağdaş anlayış içine girdikleri umudunu artırıyor. Şuranın değişmeyen dayanışlarından biri. bu kez de yinelendi. Dönemin Milli Eğitim Bakanı. "kaynak yetersizliğinden" yakındı. Şura melerine, yeterli kaynak olursa eğitim sorunlarının çözüleceğini kanıtlamaya çalıştı. Bundan sonra gelecek bakanların ve onlarla çalışan üst kademe yöneticilerinin de aynı görüşü izleyeceklerini kestirmek zor değil. Ancak alanda yapılacak bir gözlem, inceleme ya da araştırma. Türkiye eğitim sisteminin bir kaynak yokluğundan çok. bir kaynak savurganlığı içinde olduğunu kanıtlayacak verilere ulaştıracaktır. Örneğin 13.09.1996 tarihli Yeniyüzyıl gazetesinin üçüncü savfasındaki bir haberi birlikte okumak vararlı olabilir. "`Göy okul sattırıyor Çankırı- Köyden kente göç okul sattırıyor. Çankırı Ilgaz`a bağlı Çörekçiler köyü İlköğretim Okulu. 3 lojmanı, kapalı spor salonu, laboratuvar ve atölyesiyle birlikte, il daimi encümeni tararından, yıllığı 198 milyon liradan kiraya verilmek üzere ihaleye çıkarıldı. Okul. kiralayacak biri yıkmadığı takdirde satılacak. Çankırı vali vekili Mevlüt Kurban. Geçen yıl .20 olan öğrenci savısınm bu yıl 4"e düştüğünü belirterek, öğrencilere eğitimin, taşımalı sistemle yakın merkezlerde verileceğini sövledi.(aa) benimsiyorum. Ancak bu satırların ya/arı. 1975 yılında il eğitim yöneticisi olarak çalıştığı Edirne ilinde de ben/er durumları yaşamıştı. Yirmi ve daha az öğrencisi olan köylerde iki katlı on derslikli okullar plansızlığın. savurganlığın anıtları gibi boş duruyorlardı. Biribirinden bağımsız gibi görünen bu iki benzer durumun ortak bir değişkeni bulunabilir. Bu iki ilimizin de millet ekilerinden biri Milli Eğitim Bakanlığı yapmışlardı. Bu görevlerini hükümet adına >ürütürken. toplumun kıt kaynaklarını kendi seçim bölgelerinin öncelikli eğitim >atırımlarına daha bir yoğun biçimde yöneltmiş olabilirler. Bu önceliğin Bakanlığın eğitim planlamacıları tarafından da onaylandığına inanmak demiyorum. Ancak bu kaynak sanırganlığına neden olan yatırım kararlarının kimler tarafından imzalandığını da merak ediyorum. Bu kısa irdelemelerin sonunda Türkiye Eğitim Sisteminde "eğilim ekonomisi", "eğilim planlama" uzmanlarının gerekliliğinden ve varlığından önce üst düzey eğitim yöneticilerinde uzman kullanma bilincinin ve alışkanlığının oluşup gclişnıcsininin gerekliliği daha bir ortaya çıkmaktadır. Bakanlık düzeyindeki bu plansız, yönetim biçenimin, (stilinin) yarattığı kaynak savurganlığına karşın laşrada okul yöneticileri ve deneticileri geleneksel özveri anlayışları ile eğitim sisteminin amaçlarını gerçekleştirmeye çalışmaktadırlar Ne var ki. giderek artan bir umutsuzluk daha bir etkin oluyor bu özverili çabalarda İşlerin iyi gitmediği daha sık ve yüksek-- sesle yineleniyor. Zaman zaman da Bakanlığın önüne kadar gelip haykırıyorlar. Fakal bu sıralarda Türkiye`de toplumsal hareketlilik o denli hızlı ve gürültülü ki. bu karmaşa içinde, bağıranları duymak, eğitim sonullarını görmek, tanımlamak, irdelemek ve yorumlamak daha bir zor. Bu koşullara karşın. Kasım 1996 sonunda. Afyon`da, uygulamanın içinde bilgcleşmiş. eğilime olan duyarlılığını en üst düzeye çıkamıış eğitim deneticileri ile kuram ile uygulamayı sınama olanağı bulduk. Bölüştük bildiklerimizi, düşündüklerimizi. Çözüm önerileri üretmeye çalıştık kendimizce. Karar verdik "Eğitim sislemi tanımlanandan daha zor durumda" "Türkiye eğitim sisteminin kurtuluşu okuldan olacaktır". Bu kanı giderek daha bir yaygınlaşmakta ve eğitim kuranı ve uygulamacıları arasında daha bir kabul gömlekledir. Ancak okulım başansı yetkin okul yöneticileri koşuluna bağlıdır. Bu dununda Eğitimde kaliteyi artırmak için görevdeki okul yöneticilerinin yeterliklerinin artırılması gerekliliğini ön plana çıkmaktadır. Bu bağlamda Eğitim Yönetimi Dergisi kendi düzeyinde bir girişimi başlattı Ondördüncü Şura kararları doğrultusunda, illerin üniversitelerle işbirliği yaparak, kendi kaynakları ile okul yöneticilerini yetkinleştirmelerine olanak sağlayan bir proje geliştirdi. Proje genel başhklan ve kısa açıklamalan ileriki sayfalarda verilmiştir. "Hayırlısı gelecek yıl`` Şu aşamada, bu geleneksel planlama anlayışa izlemek zonuıdayız. Hayırlı bir gelecek yılın. bireysel boyutta sağlıklı olması öncelikli dileğimizdir. Sonra toplumsal barış ve mutluluk umut ediyoruz ve eğilim düşüncesinin daha bir bilimsellik düzeyine çıkarılmasını diliyoruz. Nice yıllara. Prof Dr.Aytaç Açıkalın
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | September 1, 1996 |
Published in Issue | Year 1996 Volume: 8 Issue: 8 |