Sanayi devrimi sonucunda bireyin emeği, makine ile paylaşılmış; makine gücüne sahip olanlar aynı zamanda bireye ait işgücüne ve emeğe de sahip olmuşlardır. Bu nedenle, bireylerin toplumsal bir biçimde hareket etme güdüleri sanayi devriminin yarattığı emek ve işgücü karşılığında elde edilen kazançların eşitsizliği doğrultusunda şekillenmiştir. İlk başta ekonomik nedenlerden dolayı sınıfsal olan toplumsal hareket bilinci, yirminci yüzyılın ikinci yarısından başlayarak, ulus devletlerin yaygınlaşması, kültürlerin değişmesi, yayılması ve melezleşmeye başlaması ekonomik ve sınıf tabanlı toplumsal birlikteliklerin farklı tabanlara kaymasında etken olmuşlardır. Bu farklı oluşumlar yeni politik paradigmalar içerisinde değerlendirilirken; bu paradigmalar çerçevesinde oluşan hareketler de yeni toplumsal hareketler olarak tanımlanmıştır (Offe 1999:56-79). Yeni toplumsal hareketler, 1970’lerden başlayarak insan hakları, barış, çevre ve özellikle kişisel özerklik ile kimlik odaklı sosyo-ekonomik hareketler tarzında gelişmişlerdir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Research Article |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Haziran 2013 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2013 Sayı: 71 |