Siyasal iktidarın oluşumu ve kullanımına ilişkin temel kuralların anayasal olarak belirlenmesi ve siyasal iktidarın belirli sınırlar içine alınması fikirleri oldukça eskidir. Anayasacılık, Roma ve Antik Yunan’dan Rönesans ve Reform çağı Avrupası’na ve oradan günümüze, anlam ve bağlam değişikliğine uğrayarak bugüne gelen ve modern çağda da demokratik siyasal sistemle birleşik olarak kullanılan bir siyasal gelenektir(Lane 1996:19). Günümüzde de siyasal iktidarın, sivil, siyasal ve ekonomik hakları kapsayan bir insan hakları setiyle sınırlanması ve kuvvetler ayrılığı ilkesi anayasacılığın özünü oluşturmaktadır. Bunlardan ilki devleti sivil toplum karşısında sınırlayan dışsal prensiptir. İkincisi ise içsel prensip olup, hiçbir kişi veya organın devlet güçlerine tek hâkim olmamasıdır (Lane 1996:25). Ancak kuvvetler ayrılığı 20. Yüzyıl’ın başlarına kadar Avrupa’da anayasa hukukunun en temel konusunu oluşturmakta iken bugün aynı canlılıkla tartışılmamakta; buna karşılık, demokratik kurumlaşmanın zayıf olduğu ülkeler için temel bir tartışma konusu olma niteliğini korumaktadır
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Research Article |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Eylül 2011 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2011 Sayı: 64 |