Sinema güzel sanatların en genci , günümüzün en popüler sanat dalı ve en etkili kitle iletişim araçlarından olma özelliklerinden dolayı toplumsal bakışı hem etkiler hem de ondan etkilenir. İcat olduğu günden itibaren, egemen olan ataerkil ideolojinin topluma empoze ettiği toplumsal cinsiyet rollerini sürekli olarak yeniden üreten ve bu rollerin pekişmesi için büyük rol üstlenen sinema, özellikle 2. Dünya Savaşı sonrası başlayan toplumsal değişimle ve 70’li yıllardaki kadın hareketlerinin yaygınlaşmasıyla, hem içerik hem de işleniş biçimi açısından dişil olan kadın anlatısı ile tanışmıştır. Günümüzde klasik anlatı sinemasının hala stereotiplerle karşımıza çıkarmaya devam ettiği kadın ancak kadın anlatısının kullanıldığı alternatif filmlerde ikincil olmayan bir biçimde yansıtılmaktadır.
Bu çalışmada “Marriage Story” filmi günümüzün en büyük film üreticilerinden Netflix’in yayın politikalarını oluştururken kadın anlatısına nasıl yaklaştığını irdelemek amacıyla feminist kuram bağlamında incelenmiştir. Bu amaçla ana karakterlerin nasıl sunulduğu, hangi mekanlarda gösterildiği kadın anlatısı ve dişil film dili çerçevesinde analiz edilmiştir. Yapılan inceleme sonucunda filmin, ataerkil ideolojinin dayattığı toplumsal cinsiyet rollerini yeniden üretmediği görülmüş; kadını feminist filmlerin en temel çıkış noktası olan kadının özne olarak sunması, öldürücü cezbeden izlenirlik nesne (femme fatal) ya da kurban olarak yansıtmaması, güçlü, özgür ve kendi seçimlerini yaşayan film kişisi olarak işlemesi ve özel alana hapsetmeyip kamusal alanlarda göstermesi bakımından kadın anlatısı oluşturduğu ve dişil bir dili tercih ettiği tespit edilmiştir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Radio-Television |
Journal Section | Makaleler |
Authors | |
Publication Date | April 30, 2021 |
Published in Issue | Year 2021 |