Görünürdeki benzerlik ve farklılıklarımız bir yana, toplumu temsil eden pek çok farklı kesimle ortak bir özü paylaşırız; insan oluşu. Toplumu oluşturan tüm fert ve grupları ortak insanlık paydasında bir araya getirebilmek, biz ve öteki arasındaki kalın duvarları yıkma potansiyeli taşır. Ancak toplumsal yaşama baktığımızda doğal bir kategori olarak insanlığın bazı insan ya da gruplara yakıştırılmadığı ve onların kategorik açıdan insanlıktan men edilmiş olduklarını görürüz. Gayri insanileştirme adı verilen bu olgu, bunu gerçekleştiren failin hedef aldığı kişi ya da gruplara karşı sosyal mesafenin artmasına sebebiyet verir. Sonuçta kendisini daha fazla insan addeden kişi, insan addetmediği ötekine üstünlük taslar, onu yok sayar ve ona karşı her türlü insanlık dışı muameleyi reva görmeye başlar. Refik Halit Karay’ın (1888- 1965) “Yatık Emine” (1918) isimli hikâyesi insanlığın bir türlü kondurulamadığı bir hayat kadını özelinde gayri insanileştirme olgusuna ve bunun trajik sonuçlarına kurgusal düzeyde çarpıcı bir biçimde ışık tutar. Buradan hareketle, mevcut makalede Emine’nin hem devletin temsilcileri hem de sürgün edildiği kasabanın halkı tarafından (kadınlar ve erkekler) hangi gerekçe ve unsurlarla insan dışı görüldüğü gözler önüne serilmektedir. Ayrıca Emine’nin kişiliği, farklı durumlardaki tepkileri ya da tepkisizliği ve hayatta kalma mücadelesi ele alınarak onun kendisini bir insan olarak nerede konumlandırıldığı da sorgulanmaktadır.
Refik Halit Karay “Yatık Emine” Gayri İnsanileştirme Edebî Metin Analizi
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Türk Dili ve Edebiyatı (Diğer) |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Aralık 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 9 Sayı: 2 |
Adres: Akdeniz İnsani Bilimler Dergisi Akdeniz Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi 07058 Kampüs, Antalya / TÜRKİYE | E-Posta: mjh@akdeniz.edu.tr |