A new type of coronavirus, named 'Covid-19', which emerged in China in the autumn months of 2019, spread all over the world in a short time and took individual and social life hostage. In the process of globalization, the world has been largely connected to each other through mass media and the formation of a communication-oriented "network society" has enabled news of epidemics in various countries to travel around our planet in a short time. With this news that hundreds of thousands of people have lost their lives and millions are struggling to hold on to life, our lovely "blue planet" has turned into a global hospital consisting of dark continents. With the curfews, quarantine and isolation measures declared one after another, people began to feel sick, unhappy, hopeless and lonely between the iron bars of a global prison. In this process, mandatory "distances" have been introduced even between people who share the same space. People were afraid to make physical contact even with the people closest to them; Parents did not dare to hug their children, elders did not dare to hug each other, grandparents did not dare to hug their grandchildren, and they longed to convey their feelings to each other through body language. Meetings between neighbors, relatives, friends and peers, and visits between families have been compulsorily suspended. In this article, the different functioning of social and religious life during the Covid-19 pandemic period compared to normal times is discussed within the framework of the risks and possible opportunities it poses, such as changes in relations with the near and distant environment.
2019 yılının sonbahar aylarında Çin’de ortaya çıkan ve ‘Covid-19’ olarak isimlendirilen yeni tip bir koronavirüs, kısa süre içinde tüm dünyaya yayılarak bireysel ve toplumsal hayatı esir almıştır. Küreselleşme sürecinde dünyanın kitle iletişim araçlarıyla büyük ölçüde birbirine bağlanarak haberleşme odaklı bir “ağ toplumu”nun oluşması, çeşitli ülkelerdeki salgın haberlerinin kısa sürede gezegenimizi dolaşmasına imkân sağlamıştır. Yüzbinlerce insanın hayatını kaybettiğine ve milyonlarcasının yaşama tutunmak için mücadele ettiğine ilişkin bu haberlerle birlikte sevimli “mavi gezegenimiz” adeta kara kıtalardan oluşan küresel bir hastaneye dönüşmüştür. Birbiri ardı sıra ilan edilen sokağa çıkma yasakları, karantina ve izolasyon tedbirleri ile birlikte insanlar kendilerini küresel bir hapishanenin demir parmaklıkları arasında hasta, mutsuz, umutsuz ve yalnız hissetmeye başlamıştır. Bu süreçte, aynı mekânı paylaşan insanlar arasına bile zorunlu “mesafe”ler girmiştir. İnsanlar en yakınında yer alan kişilerle bile fiziksel temasta bulunmaya çekinmiş; anne-babalar çocuklarına, aile büyükleri birbirlerine, dede-neneler torunlarına sarılmaya cesaret edememiş ve birbirlerine duygularını beden diliyle aktarmaya hasret kalmıştır. Komşu, akraba, arkadaş ve akranlar arası görüşmelere, aileler arası ziyaretleşmelere zorunlu olarak ara verilmiştir. Bu makalede, Covid-19 pandemisi döneminde sosyal ve dini hayatın olağan zamanlardakinden farklı işleyişi, yakın ve uzak çevre ile ilişkilerdeki değişimler örnekliğinde ortaya çıkardığı riskler ve muhtemel fırsatlar çerçevesinde ele alınmaktadır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Ethics |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | December 31, 2023 |
Submission Date | December 19, 2023 |
Acceptance Date | December 28, 2023 |
Published in Issue | Year 2023 Volume: 2 Issue: 2 |
Bu eser Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.