Gezi parkında ortaya çıkarak toplumsal bir direniş biçimine dönüşen deneyimi inceleyen bu makale, her şeyden önce, kentli olma ve ortak alanları koruma bilincinin önemine işaret etmektedir. Yıllardır çalkantılı ve düzensiz bir yapılaşma içerisinde, kendi çeperlerini sürekli genişleten, nüfusunu hızla artıran ve kendi kargaşasında yeni dinamikleri var eden İstanbul, çatışmalı bir döneme adım atarak kentin yaşanabilirliğini yeniden sorguluyor. Yeşil alanların, oyun yerlerinin ve spor sahalarının yerini beton yığınlarının aldığı, ekonomik aktörlerin yoğunlaşmasının kenti tam bir rant alanına çevirdiği İstanbul, kendine yeni bir denge arıyor. Gezi parkı etrafında oluşan toplumsal ve siyasal dinamik, dayanışmacı, katılımcı ve eleştirel gücüyle, sadece kenti değil, toplumu kökünden sorgulayan bir umuda dönüştü. Bu umut toplumu, girişimci, işbitirici, itaat etmesini bilen ve eğitimini sadece dini temeller üzerine inşa eden, boyun eğen birey kavramından, hakkını arayan, kamu alanlarını savunan, farklılıkları ve dayanışmayı öne çıkaran özgür birey kavramına taşıdı. Bir başka deyişle, Gezi direnişi, toplum içerisinde gelişen eleştirel dinamiklerin, iktidarda olanları dizginlemenin, özgürlük alanlarını korumanın ve genişletmenin tek garantisi olduğunu da ortaya koydu. Bu deneyimin, Türkiye’de toplumsal ve siyasal hayata katılım kültürü alanında, doğal çevreye bakış konusunda yeni ve köklü bir yaklaşım çığırı açtığının altını özellikle çizmek zorundayız
katılım kültürü kent alanları kent bilinci betonlaşma Gezi Parkı toplumsal dinamik dayatma kültürü
This article analyses Taksim Gezi Park resistance, a form of social resistance with the perspective to point out the urban consciousness and the integrity to protect public areas. For years, under irregular and turbulent construction, in addition to continuing expansion of its periphery and rapid increase of its population, Istanbul, while creating new dynamics has born in its turmoil, has entered into a conflicting era, which re-questions the habitability of the city. Istanbul, which has been transformed into a complete rant area due to intensification of economic actors area through concrete piles that have taken place of green areas, playgrounds and space for sports, is seeking for a new balance for itself. The social and political dynamics formed around Gezi Park have become hope and acting in solidarity, questioning not only the city, but also the basis of the society as a whole because of their participatory and critical power. This hope has transformed the society from its nature of an individual, who was an entrepreneur, racketeer,submissive as well as formed its education based on religious fundamentals into the free individual asking for respect to their rights, defending public areas, advocating diversity and solidarity. In other words, Gezi Park resistance revealed also the fact that critical dynamics in society are the only guaranty for control of those in power and protection and expansion of areas of freedom. We must emphasize that this experience made a new and radical approach about social and political participation culture in Turkey possible
Participatory culture public space urban consciousness concretization Gezi Parc social dynamics oppression culture
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Research Article |
Authors | |
Publication Date | September 1, 2013 |
Published in Issue | Year 2013 Issue: 8 |