Kökenleri Hristiyan Katolik pratiklerine dayanan, ölümün ardından kalanlara manevî huzuru ve ilâhî iradenin mutlakıyetini telkin eden requiem’ler, başlangıçta sadece kiliselerde icra edilen, dinî müziğin en muteber, hacimli örnekleriyle ayrışan ritüellerken, zamanla, özellikle iki Dünya Savaşı’yla sınanan 20. yüzyıla doğru, köklü değişimler göstermiş, başta travma kültüyle, önce ağır biçimde politize olmuş, ardından iyiden iyiye sekülerleşmiş ve güncel sanat pratiklerinin deyiş ve gramerlerini yansıtır olmuştur. Bu metinde sözkonusu sürecin—dinî kökenlerinden, neredeyse buna tepki sayılabilecek dönüşümlerle uzaklaşan requiem’deki evrilmenin—dinamikleri, koşulları ve yansımaları, başat örnekler üzerinden tanımlanmaya çalışılacaktır
Requiems, with their roots in the Catholic Christianity were liturgical rituals addressed to the deceased and moreover, to the communities left behind, imposing the spiritual piece and serenity, while establishing the celestial, holy authority. This practice changed drastically towards the 20th Century; especially the wild destructions of the First and the Second World Wars, and the consequent cult of trauma gave birth to a “dehumanized,” radically politicized art, notwithstanding requiems. With the help of some outstanding, representative examples, this paper tries to give an overview to the dynamics, conventions and reflections of this evolution
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Research Article |
Authors | |
Publication Date | September 1, 2017 |
Published in Issue | Year 2017 Issue: 16 |