Hikmet hem günlük hayatta hem de özellikle felsefi çalışmalarda sıkça rastlanılan bir kavramdır. Günlük hayatta çoğunlukla hikmetin ahlaka ve gerçek dünyaya ait kısa söz, atasözü veya şiir anlamında kullanımı tasavvuf ehlinin “Hakk’a uygun düşen söz; söz ve davranıştaki isabet” şeklindeki kullanımıyla özdeştir. Hikmetin bu gündelik kullanımında dahi hayata ve ahlak kurallarına dair vurgu vardır. Günlük kullanımında hem teoriye hem de pratiğe dair remizleri olan hikmet, İslam düşünce ekollerinin başat kavramlarındandır. Tüm İslam düşünce ekollerinde olduğu gibi, Mevlana’nın hikmete dair sözlerinin ve değerlendirmelerinin temel dayanağı “Allah hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilirse, ona pek çok hayır verilmiş demektir.” ayeti ile “Hikmet mü’minin yitik malıdır. Onu her nerede bulursa alır” hadisidir. Bu çalışmada Mesnevî, Fîhi Mâfîh ve Mecâlis-i Seb’a adlı eserlerinden hareketle Mevlana’nın hikmet tanımları, hikmeti elde etmek için sahip olunması gereken özellikler ve hikmet akıl ilişkisi tartışılacaktır. Mevlana hikmet sözcüğünü “gizli, sır, Allah’ın insanlar tarafından anlaşılamayan ve çeşitli yollarla insanlara bildirilmeyen amaçları, bilinmeyen sebep, akıl erdirilemeyen oluşum” anlamlarıyla kullanmıştır. Bu anlamları dışında hikmet, Mevlana’ya göre, külli bilgidir, felsefedir, orta yoldur. Hikmeti elde edebilmenin koşulları ise bilge ve gönül ehli olmaktır. Hikmeti elde etmede akıl her ne kadar yardımcı ise de aklın rehberliği sınırlıdır; hikmeti elde edinceye kadardır
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Siyaset Bilimi |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Aralık 2016 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2016 Cilt: 13 Sayı: 49 |
Muhafazakar Düşünce Dergisi