Dünyamız 2009 yılına medeniyet nosyonunu kaybetmiş bir insanlık onuru ve öte-kine zor ve zorbalıkla dayatılmış mutlak iyiliklerin baskısı ile örselenmiş insanlık olurumuzun bunalımlarıyla girdi. Ülkemiz ise 2009 yılına, etnik, ideolojik, mezhebi ve dinsel kimliklere yapılan karşılıklı mahalle baskılarının veya açılımlarının tükettiği güven ve meşruiyet krizleriyle girdi. Kazananın asla olmayacağı bu çatışmaların her zaman kaybedeninin insanlığın kadim medeniyet birikimleri, ahlakilik paradigması ve sosyal-siyasal sermayemizi oluşturan güven teamülleri olduğunu görüyoruz. Dünyanın global köy olduğu iddiası gittikçe doğrulanıyor. Teknik medeniyet ilerlemesi anlamında globalleşen dünyamız, etik medeniyet bağla-mında köy(lü)leşmektedir. Medeniyetimiz ve insanlığımız, ötekini yok etmek için üretilen teknik ilerlemelerin globalleşmesi ile öteki ile barış içinde birlikte yaşamanın etik ürünlerinin yokluğunun doğurduğu köylüleşme arasında boğuluyor. Bunun ürünü olarak da insanlık ve medeniyet adına birbirine benzeyen mahalleler ortaya çıkıyor. Global köy, zannedildiğin tersine köylülüğün esir aldığı globalizmin tüm dünyayı cezaevine çevirmesi ve insanlığın bir kısmını esir bir kısmını gardiyan yapması ama son tahlilde herkesin bu cezaevinde yaşamaya mahkûm edilmesi ironisi ile sonlanmaktadır. Sonuçta ise, insanlığımız global an-lamda medeniyet tutulması, yerel anlamda da köylüleşme ve mahalle baskıları ile yok olmaya sürüklenmektedir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Eylül 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2009 Cilt: 6 Sayı: 21-22 |
Muhafazakar Düşünce Dergisi