Son yirmi yılın içinde gelişen sosyal ve siyasal teori tartışmaları millî devletin ve liberal demokrasinin geleceği hakkındaki şüpheleri yoğunlaştırmıştır. Liberal modernitenin sonunu ilan eden (yeni) muhafazakâr ve/veya postmodern cereyanlara göre son iki yüz yıla damgasını vuran modernleşme projesi küreselleşmenin yarattığı yeni sosyal, siyasal ve ekonomik sorunları çözmekte etkisiz kalmakta ve millî devlet, kapitalizm ve demokrasi arasında son iki asır içinde kurulan ilişki çözülmektedir. Daniel Bell’in "ideolojilerin sonu" teziyle başlayan eleştiri 1990'lı yılların başında Francis Fukuyama'nın “tarihin sonu" teziyle birleşince, ilerlemeci-refah kapitalizminin sonunu ilan eden muhafazakar tezler daha da popülerleşmeye başlamıştır. İlerlemeci-refah kapitalizminin siyasal topografyasını şekillendiren sol-sağ çatışmasının sona erdiğini ima eden bu anlayış takip edildiğinde yeni dönem radikalizminin sınırlarının kültür/kimlik siyasetini konu alan mücadeleler içinde şekillendiği sonucuna varılmaktadır (Giddens, 1994). Kültür/kimlik siyasetini son yirmi yılın içinde canlandıran postmodern hassasiyetlerin çevrelediği yeni kültürel, siyasal ve ekonomik alanlarda ortaya çıkan sosyal ve siyasal hareketlerin baskısıyla sadece modernitenin yerleşik kurumlarının değil, liberalizm, sosyalizm ve milliyetçilik gibi kurucu ideolojik cereyanlarının da köklü bir dönüşüm yaşadıkları ileri sürülmektedir. Bu çalışmada kapitalist modernitenin maddî yapıları içinde gelişen eski milliyetçi cereyanların demokratik bir bütünleşme siyasetine yaptıkları katkılar ele alınacak ve postmodern düşünürlerce desteklenen kültürcü kimlik tezlerinden kaynaklanan yeni çoğulcu demokrasinin bazı temel nitelikleri tasvir edilecektir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Makaleler |
Authors | |
Publication Date | June 15, 2005 |
Published in Issue | Year 2005 Volume: 2 Issue: 5 |
Muhafazakar Düşünce Dergisi