Bu çalışma Türkiye’de emeklilik sisteminde 1999 yılından beri yaşanan dönüşümü finansallaşma bağlamında tartışmaktadır. Finansallaşma finansın yatay ve dikey birikim yoluyla ekonomik ve sosyal hayatın gittikçe daha çok alanına sızması ve hâkim olduğu alanlarda daha derin ve karmaşık operasyonlara girişmesi anlamına gelmektedir. Neoliberal dönemin temel karakteristiği olan finansallaşma ile tıpkı sağlık ve eğitimde olduğu gibi emeklilik sistemleri de fonlama esasına dayalı modellerle finansal alana entegre edilmiştir. 1994 yılında Dünya Bankası tarafından başlatılan emeklilik reformu kampanyası, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu otuzdan fazla ülkede emeklilikte kamu dağıtım esasına dayalı mekanizmaların küçültülmesi ve emeklilik gelirinin temel kaynağının özel fonlarda değerlendirilen kişisel birikimlere bağlı hale getirilmesi sonucunu doğurarak emekliliğin finansal alanın hâkimiyeti altına girmesine neden olmuştur. Bu bağlamda Türkiye’de üç aşamada gerçekleştirilen emeklilik reformu önce kamu emeklilik sisteminden emekli olma şartlarını zorlaştırmış, sonra özel finansal emeklilik modelini alternatif olarak sunmuş, daha sonra ise Türkiye emeklilik sistemini topyekûn değiştirerek Dünya Bankası tavsiyesine uygun olan üç katmanlı yapıyı hayata geçirmiştir. Böylece kamu sosyal güvenliğinin misyonu birikim yapamayacak durumda olanlara asgari emeklilik yardımı yapmak olarak belirlenirken, çalışanların kişisel tasarruflarını fonlarda değerlendirerek emeklilik geliri sahibi olması öngörülmüştür. Bu süreçte, Bireysel Emeklilik Sistemi olarak 2003 yılında hayata geçirilen ve 2017 itibariyle katılımın otomatik hale geldiği model, emeklilik sistemini yapısal bir değişimle finansallaştırmış, emeklilik birikimlerini kişisel yatırıma dönüştürmüş ve emekliliğe sermaye piyasalarına ve ekonomik büyümeye katkıda bulunmak gibi finansal roller yüklemiştir. Öte yandan bireysel emekliliğe dair eldeki veriler finansallaşan emekliliğin toplumun büyük bir kesimine hitap etmediğini, fonların getiri oranlarının düşük ve sistemden ayrılma oranının yüksek olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Bu tespitlerin otomatik katılım ilkesi çerçevesinde değerlendirilmesi, emeklilik fonlarına dayalı olarak elde edilecek gelirin düşük gelire sahip toplumun geniş kesiminin kamu sosyal güvenlik sistemindeki dönüşümden kaynaklı olarak ortaya çıkacak gelir kayıplarını karşılayamayacağını göstermektedir. Dolayısıyla, bu çalışma finansallaşmış modelin uzun vadede ortaya çıkacak kritik sonuçlarını derinlemesine analiz etmeyi hedefleyen literatüre katkıda bulunmaktadır.
Journal Section | Articles / Articles |
---|---|
Authors | |
Publication Date | October 30, 2017 |
Published in Issue | Year 2017 Volume: 41 Issue: 3 |