Sosyal bilimlerin uluslararasılaşmasına bir Güney bakış açısı sunan bu makale, ilk önce Güney’e yönelik kavramsal yaklaşımları ele almaktadır. Güney’i, tipik bir Kuzey-Güney ikileminin ötesine geçerek ve Güney’in dünya ölçeğinde bir sosyal bilim anlayışını yaratmadaki rolüne odaklanarak anlamaya çalışmaktadır. Bunu takiben, sosyal bilimlerin ve özellikle sosyolojinin Güney’de yükselişine atıf yapan radikal tasavvurlara değinmektedir. Burada, Jean ve John. L. Comaroff’un “Avro-Amerika’nın hızlı bir şekilde Afrika’ya doğru evrilmesi” ve Michael Burawoy’un “Amerikan Sosyolojisi’ni Güney Afrikalılaştırmak” biçiminde ifadesini bulan radikal söylemlerinin üzerinde durulmaktadır. Bir sonraki bölümde makalenin odak noktası olan Güney Sosyolojisi, Jean ve John. L. Comaroff, Raewyn Connell ve Michael Burawoy’un çalışmalarını inceleyerek ele alınmaktadır. Bu bölümde altı çizilen ve tartışılan başlıca konular şunlardır: Güney’den teoriye yapılan çağrı, dünya sosyolojisinde Kuzey ve Güney arasındaki hegemonik ilişki ve bunun eleştirisi, dünya sosyoloji tarihinin mitik yazımını aşma ve Connell’ın sunduğu alternatif bir tarih anlayışı, Güney Afrika Sosyolojisi ve Burawoy’un “sosyolojik ve siyasi tasavvurun diyalektiktiği yaklaşımı, Burawoy’un Güney ‘İçinde’ Sosyoloji, ‘Güney’in Sosyolojisi ve Güney ‘İçin’ Sosyoloji ayrımı. Güney Afrika Sosyolojisi’ni de tanıtma çabasında olan bu çalışma, Türkiye Sosyolojisi’nde bazı sorun alanlarını belirlemeyi ve Güney Sosyolojisi’nin Türkiye Sosyolojisi için ne anlam ifade edebileceğini tartışmaya açmayı amaçlamaktadır. Bu tartışmada, Kuzey’e teorik, metodolojik, epistemolojik ve kurumsal bağımlılık, yerelle sosyal bilimcinin ilişkisi, araştırma gündemleri, akademiközgürlük, sosyoloji eğitimi ve kurumsal gelişimi konuları üzerinde durulmaktadır. Bu makalede ayrıca, dünya sosyolojisindeki hegemonik ilişkiyi kırma potansiyeli taşıyan Güney Sosyolojisi’ne ve Güney’de teoriye yapılan çağrıya Türkiye’den kulak verilmesinin, Türkiye sosyolojisi ve sosyal biliminin geleceği açısından önemli imkanlar sunabileceği öne sürülmektedir. Bu anlamda yazar, Güney Sosyolojisi’ne bakışta öne çıkan “Güney’den ya da Çevre’den öğrenme” ve dünya ölçeğinde “karşılıklı öğrenme”nin önemini vurgulamaktadır. Türkiye’de sosyologların ve sosyal bilimcilerin Güney’deki toplumları, bu toplumların sosyal bilimini ve sosyal bilimcilerini, bilimsel yayınlarını, bu toplumlardaki araştırma gündemlerini ve araştırma yöntemlerini ne kadar tanıdığını ve tanıttığını sorunsallaştıran yazar, “Güney hattında öğrenme”yi bir öneri olarak sunmakta ve bunun Türkiye gibi toplumlarda sosyoloji ve genel anlamda sosyal bilimlerin gelişimi açısından öncelik ve aciliyet arzettiğini düşünmektedir. Son olarak, “Güney hattınca öğrenme”nin nasıl mümkün kılınabileceği ve Türkiye sosyal bilimleri ve bilimcilerinin bunun içerisinde nasıl yer alabileceğini tartışan yazar, bunun Türkiye Sosyolojisi ve sosyal bilimine katkı sunabileceğini ileri sürmektedir. Türkiye Sosyolojisi’ndeki sorun alanlarını belirlemenin yanında, bir vizyon yaratma çabasınada ihtiyaç olduğunu vurgulayan yazar, bu makalede sunulan öneriye eleştirilerin, buna yönelik ve bunu aşan tartışmaların gelişmesine önem vermektedir.
Journal Section | Articles / Articles |
---|---|
Authors | |
Publication Date | December 15, 2016 |
Published in Issue | Year 2016 Volume: 40 Issue: 4 |