Bu çalışma, Aleviler için bir ibadet ve kültürel sosyalizasyon merkezi olarak işlev gören cemevlerinin mevcut koşullarını ve cemevlerine resmi hukuk statü tanınması taleplerinin içeriğini ele alacaktır. Çalışmanın ilk kısmında cemevlerinin hukuki statü kazanmasının Alevi siyasallaşmasının derinlik kazanması ve Türkiye’nin demokratikseküler açmazlarının çözümlenmesi açısından önemine yer verilecektir. Bu bölümde Türkiye’de devlet-din ilişkisi bağlamında, Diyanet İşleri Başkanlığının yapısı ve işleyişi ile diğer kurumsal yapılar ve yasal mevzuat incelenerek, cemevlerinin içinde bulunduğu açık ayrımcılık durumunun ve kötü koşulların detaylı bir anlatımı da söz konusu olacaktır. İkinci kısımda ise, 2009 Haziran-2010 Ocak ayları arasında 7 çalıştay toplantısında gerçekleşen Alevi Açılımı sürecinde, cemevlerinin statüsü başta olmak üzere Alevi örgütlerinin taleplerine verilen resmi tepkiler resmedilecektir. Bu bağlamda cemevlerinin içinde bulunduğu sorunlar yumağının giderilmesi bağlamında ortaya çıkan başarısızlık ve tıkanma söz konusu çalıştaylardaki tartışmalara referansla aktarılacaktır. Çalıştaylar sürecine dair Nihai Raporun ve sonrasında görülen gelişmelerin Alevi örgütlerini her zamankinden daha fazla ve güçlü bir şekilde uluslararası hukuk mekanizmalarına yönelttiği de özellikle vurgulanacaktır. Üçüncü kısımda ise Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’nin farklı ülkelerdeki din ve vicdan özgürlüğü ihlalleri ile ilgili davalarda verdiği kararlar ve Mahkeme’nin söz konusu davalarda getirdiği perspektif incelenecektir. Söz konusu perspektifin temel öğeleri örnek davalar ışığında çoğulculuk ilkesi, devletin tarafsızlığı ilkesi, tek yetkili merci altında toplanmaya zorlanmama, tanınma için yetkili dini makam onayını şart koşmama ve son olarak da keyfi devlet müdahalesinde bulunma ve tanımama gibi başlıklar altında incelenecektir. Dördüncü kısımda, konuya dair haklar ve özgürlükler çerçevesinde bu perspektifin Türkiye’deki cemevlerine dair kararlara yansıması tartışılacaktır. Mahkeme’nin getirdiği yaklaşımın sadece cemevlerinin içinde açık ayrımcılık durumu ile gündeme gelmediği ve aynı zamanda zorunlu din dersi uygulaması ve nüfus cüzdanlarında din ibaresinin yer alması gibi konularda da benzer bir durumun söz konusu olduğu da belirtilecektir. Söz konusu AİHM çerçevesinin ve kararlarının Türkiye’deki din ve vicdan özgürlüğü alanında alınan iç yargı kararlarında son dönemde ne kadar önemli ve etkili olduğunun da altı çizilecektir. Sonuç olarak da cemevlerinin statüsü bağlamında ‘konu’ ve ‘çözüm’ temelli bir diyaloğun nasıl mümkün olabileceği gösterilecektir.
Journal Section | Articles / Articles |
---|---|
Authors | |
Publication Date | November 7, 2016 |
Published in Issue | Year 2016 Volume: 40 Issue: 3 |