Neoliberal politikalar, yol açtığı toplumsal tepkiler ve ekonomik krizlerle çeşitli ülkelerde sorgulanırken, karşısında post-neoliberalizm adıyla bir kamu politikası belirdi. Post-neoliberalizm yaşanan yapısal dönüşümü kısmen durduran, kısmen tersine çeviren, kısmen de koruyan özellikleriyle tartışılıyor. Bu çalışma, post-neoliberalizm ile neoliberalizm arasındaki süreklilik ve kopuş ilişkisini saptamayı amaçlamaktadır. Neoliberalizmin dayandığı sınırları saptayabilmek için başlangıç noktasına dönmek, neoliberalizm öncesi ile neoliberalizm arasındaki sürelilik ve kopuş ilişkisine bakmak gerekir. Liberalizm tarihte neden yenilenme ihtiyacı duymuştur? Öncelikle neoliberal dönemi önceleyen ve liberalizmden siyasal bir kopuşu ifade eden teorik çerçeveye
bakılmalıdır. 20. yüzyıla damga vuran kamu politikaları, sosyalizme geçişin temel aracı olarak üretimi merkezileştiren ve entegre eden kamulaştırma ve planlamadır. Refah devleti ve kalkınmacı devlet, bu politikaların kapitalist ülkelerdeki etkisiyle doğmuştur. Kapitalist ülkelerde neoliberalizme geçişi somut olarak sanayi politikasının gelişiminde görmek mümkündür. Neoliberal politikaları ortaya çıkartan koşullar sanayi politikasının tıkandığı noktalarda berraklaşmaktadır. Sanayi, finansal sermayenin egemenliği altına girmektedir. Yeni sanayileşen ülkelerin bağımsız gelişim arayışları sanayi politikasında zaman zaman kamulaştırma ve planlamayı içermiş olsa da esas olarak ithal ikameciliğe dayalı devlet korumacılığından ibaret kalmıştır. 20. yüzyılın son çeyreğinde ithal ikameci sanayi politikası krize girince liberalizme ortodoks bir çizgide dönüldü. Neoliberal söylem, korumacılıkla birlikte her tür devlet müdahaleciliğini ve hatta sanayi politikası kavramının kendisini reddediyordu. Gerçekte ise politikasızlık görüntüsü altında özelleştirme ve piyasayı serbestleştirme politikaları izlendi. Fakat zaman içinde neoliberal politikaların doğurduğu piyasa başarısızlıkları krizi derinleştirdi. Washington Uzlaşması adı altında toplanan ortodoks neoliberal reçeteye getirilen eleştiriler, sanayi politikasını geri çağıran ve devleti rekabet ilişkilerini düzenlemek üzere göreve davet eden bir yazın doğurmuştur. Son on yıldan beri tartışılmakta olan post-neoliberal politikalar bu çerçevede ortaya çıkmaktadır. Neoliberalizm eleştirisi, liberalizmi siyasal olarak reddeden neoliberalizm öncesi dönemin kamulaştırma ve planlama politikalarını yadsımaktadır. Washington Uzlaşması karşısına çıkarılan Post-Washington Uzlaşması, ikinci kuşak reformlar olarak bilinen düzenleyici devletin önlemleriyle rekabet edebilirliğin korunmasını ve bunun doğurduğu toplumsal çelişkileri sürdürülebilir kılacak şekilde sosyal işlevler üstlenilmesini içermektedir. Ortodoks neoliberal politikalara beliren toplumsal tepkiler ve 2007-2008 krizine bağlı alternatif politika arayışları bu post-neoliberal gündemde buluşmaktadır. Latin Amerika’da Yeni Sol iktidarların kurulduğu ülkeler, post-neoliberal kamu politikalarının ana uygulama alanıdır. Uygulama örneklerine dayalı tartışma, neoliberalizmin kendi içinde yaşadığı çeşitlenmeyi ortaya çıkarmaktadır. Bu çeşitlilik post-neoliberalizmin neoliberalizmi yeniden ürettiği boyutları görünür kılmaktadır. Yoksullukla mücadele, katılım, özerklik gibi kavramlara dayanarak rekabetçilik sosyal bir içerikle donatılarak pekiştirilmektedir. Sonuç olarak bir kamu politikası olarak post-neoliberalizm, neoliberalizmle bir kopuş yaşamadığı gibi onu restore etmeyi amaçlamaktadır.
Journal Section | Articles / Articles |
---|---|
Authors | |
Publication Date | April 15, 2016 |
Published in Issue | Year 2016 Volume: 40 Issue: 1 |