Bu makalede, kapitalizme geçiş üzerine bazı temel tartışmalardan yola çıkarak yeni bir
perspektifin temellerini oluşturmayı amaçlıyorum. Bu doğrultuda, öncelikle kapitalizme
geçiş üzerine iki ana akım yaklaşımı – Ticarileşme Modellerini ve Demografik Modelleri,
iki de Neo-Marksist yaklaşımı – Politik Marksizmi ve Dünya-Sistemleri Analizi’ni,
inceleyeceğim. Her yaklaşımı 5 ana ölçüte göre değerlendireceğim: 1. Varlıkbilimleri,
2. Yöntembilimleri, 3. Bilgibilimleri, 4. Kuramları ve 5. Tarihsel dönemlendirmeleri.
Varlıkbilimi başlığı altında bu yaklaşımların kapitalizmin özgün niteliklerini nasıl
belirlediklerini inceleyeceğim ve onun toplumlara ‘içkinliği’ sorunu üzerinde duracağım.
Yöntembilimiyle ilgili olarak özellikle kapitalizme geçiş için hangi ‘çözümleme
birimini’ kullandıklarına odaklanacağım. Bilgibilimi başlığı altında kapitalizmi nasıl
tanımladıklarına ve kullandıkları kilit kavramlara değineceğim. Kuramsal çerçevelerini
de kilit kavramlarını kullanarak özetleyeceğim ve kapitalizmin ‘itici-gücü’ olarak neyi
belirlediklerinin altını çizeceğim. Bu yaklaşımları kurucu öğelerine ayırdıktan sonra, son
bölümde, özellikle Politik-Marksizm ile Dünya-Sistemi Analizi’nin seçmeci (eklektik)
olmayan bir biçimde birleştirilmelerinin temellerini oluşturmayı amaçlıyorum. Böyle bir
birleştirmenin ‘çözümleme birimi’nin, Dünya-Sistemleri Analizi doğrultusunda, tarihselsistemler
olması gerektiğini savunuyorum. Buna karşın, kapitalizmin itici-gücünün,
Politik Marksizm’in de içinde bulunduğu geleneksel Marksist yaklaşımlar doğrultusunda,
üretim ilişkilerinin dönüşümü, daha doğrusu doğaya ve emeğe el koyma biçimlerinin
üretken sermaye temelinde yeniden örgütlenmesi olduğunu savunuyorum. Kapitalizme
varlıkbilimsel özgünlüğünü verenin de hem bu tarihsel-sistemik boyut hem de bu
emeğe el koyma biçimindeki özgül dönüşüm olduğunu savunuyorum. Özetle, Yüksek
Orta Çağ’da Batı Avrasya’da haraca dayanan iki dünya-ekonomisi vardı. Bunlardan
Kuzey ve Baltık Denizi çevresinde işleyenin örgütlenme merkezi Flanders, Akdeniz
çevresinde işleyen diğerinin merkezi ise İtalyan kentleriydi. Kapitalizm-öncesi teknolojik
durgunluk, iklimsel soğuma ve toprak sahiplerinin üreticilerden artan talepleri sonucu,
bu dünya-ekonomileri on dördüncü yüzyılda krize girdi. Ancak şaşırtıcı bir biçimde
ticaret ağları çözülmedi. Akdeniz’in Batısı ile Kuzey Avrupa birleşti ve yeni bir dünyaekonomisinin
temelleri atıldı. Daha da önemlisi toprak sahipleri, köylü direnişleri ve
ayaklanmaları nedeniyle ne köylüleri (Doğu Avrupa dışında) yeniden serfleştirebildiler
ne de sermayedarların üretimi denetim altına almalarını engelleyebildiler. Kapitalist
dünya-ekonomisi, üretimin sermaye temelinde örgütlenmesinin sonucu ortaya çıktı.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles / Articles |
Authors | |
Publication Date | June 8, 2021 |
Published in Issue | Year 2021 Volume: 45 Issue: 2 |