İklim değişikliğine bağlı olarak ortaya çıkan ve küresel ölçekte deneyimlenen gıda kriziyle mücadele kapsamında gıda üretim ve tüketim süreçlerinin yeniden yapılandırılması ve bu süreçlere ulus devletlerin müdahil olması konusunda uluslararası kuruluşlar önerilerde bulunmaktadırlar. Bu süreçlerde, yadigâr tohumlar ülkelerin genetik kaynaklarının ve biyo-çeşitliliğin korunması için önem kazanmıştır. Türkiye’de de 2017 yılından beri Mirasımız Yerel Tohum ve Ata Tohum projeleri kapsamında üreticilerden yerli tohumlar toplanmakta, tarım işletmelerinde tescillenmekte, çoğaltılmakta, ekilmekte ve üretilen ürünler kooperatif marketlerde satışa sunulmaktadır. Bu makalenin amacı gıda kriziyle mücadele için devletin tohum sektöründe uygulamaya başladığı bu yeni stratejinin, doğanın metalaştırıldığı neoliberal yönetişimin bir parçası olduğunu göstermektir. Bu stratejiyi yorumlamak için Karl Marx’ın metabolik yarılma ve James C. Scott’ın doğal kaynakların çevre dostu reçetelerle planlanıp yönetimini eleştiren yaklaşımlarını sentezleyen kuramsal bir yaklaşım geliştirilecektir. Devlet özelleştirmelerle, yadigâr tohumların üretim ve takasını yasaklayan yasalarla, sertifikalı tohum kullanımını zorunlu kılarak ve yeni stratejisiyle tohum üretim ve dağıtım süreçleri üzerinde hegemonya kurmaya çalışmakta, tohumların mübadele değerini kullanım değerlerine üstün kılmakta ve doğa ve insan arası metabolik ilişkiyi bozmaktadır. Makalede tohumla ilgili makro politik belgelerin çözümlemesi yapılarak, literatürdeki çalışmalar değerlendirilerek ve alternatif kuramsal yaklaşımı kullanarak, bu planlamacı söylemle doğa ve birey arasındaki yabancılaşmanın nasıl arttırıldığı gösterilecektir. Bu tohum planlama stratejisi karşısında yadigâr tohumlarla ilgili yerel deneyim ve bilgi birikim, Scott’ın ifadesiyle mẽtis, devam etmekte ve agro-ekolojik hareketler artmaktadır. Makalenin bir diğer amacı, sosyo-ekonomik farklılıkların üreticilerin yerli tohumları koruma ve kullanmayla ilgili yerel bilgilerini ve tohumla ilgili tercihlerini, mẽtislerini, nasıl etkilediğini göstermektir. Yerel bilgi ve kullanım biçimleriyle tohum planlama söylemi arasındaki politik mücadeleye dikkat çekilmesi alternatif politikaların tasarlanması için önemlidir. İşletmeler üreticilerin bilgi ve birikimini üretim ve dağıtım süreçlerine dâhil etmeli ve onları planlama sürecine aktif özneler olarak katmalıdırlar. Makalenin son kısmında gıda tedarik zincirinin ilk halkasındaki sosyo-politik ve ekonomik etkileşimlerin makro, mezo ve mikro düzeyde araştırılması konusunda yol haritası oluşturulacaktır.
For combating food crisis that arises due to climate change and is experienced globally, international organizations make recommendations on the restructuring of food production and consumption processes and the involvement of nation states in these processes. Local seeds have gained importance in protecting countries’ genetic resources and biodiversity in these processes. In Turkey, since 2017, based on the state-led projects (Our Heritage is Local Seeds and Native Seeds), local seeds have been collected from peasants, registered, certified. These seeds are then planted in agricultural enterprises, and the products are sold in cooperative markets. This article aims to show that this new seed planning strategy is a part of neoliberal governance in which nature is commodified. To explain this strategy, Karl Marx’s metabolic rift and James C. Scott’s approach criticizing the planning and management of natural resources with environment friendly prescriptions will be used as a theoretical approach. The state seeks to establish hegemony over seed production and distribution through privatization, laws banning the production and exchange of local seeds, making the use of certified seeds compulsory and with its new strategy. It prioritizes the exchange value of seeds over their use value and disrupts the metabolic relationship between nature and individuals by means of these strategies. In the article, it is demonstrated how the alienation between nature and the individual is increased with this planning discourse by analyzing macro-political documents on seeds, evaluating studies in the literature and using an alternative theoretical approach. As a response to this seed planning strategy, local experience and knowledge of local seeds, the concept of mẽtis in Scott’s approach, and agro-ecological movements are increasing. The article also explains how socio-economic differences affect peasants’ local knowledge and decisions, mẽtis, regarding the protection and use of local seeds. Drawing attention to the political struggle between local knowledge and use values and the seed planning discourse is important for designing alternative policies. The agricultural enterprises should include peasants’ knowledge and experiences in the production and distribution processes and include them as active subjects in the planning. In the final part of the article, a roadmap will be proposed to investigate the socio-political and economic interactions in the first link of the food supply chain at macro, meso, and micro levels.
Food crisis Local seeds Seed planning Agricultural enterprises The relations between individual and nature
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Political Ecology, Environmental Politics |
Journal Section | Makale /Articles |
Authors | |
Publication Date | December 15, 2024 |
Submission Date | August 13, 2024 |
Acceptance Date | October 1, 2024 |
Published in Issue | Year 2024 Volume: 48 Issue: 4 |