Western philosophy has long viewed reason and rationalism as the cornerstones of human knowledge and progress. However, since the mid-20th century, under the influence of postmodern thought, these traditional understandings began to be questioned. The deconstruction of reason, especially through the work of Jacques Derrida, has shaken the foundations of the concepts of reason and rationality in Western philosophy and led to their re-evaluation. In this article, the origins, main arguments and effects of the deconstruction of the reason will be discussed. Derrida aimed to show the internal inconsistencies of the dualities that lie at the core of Western metaphysics (e.g., reason-emotion, subject-object) and the hierarchies created by these dualities. The method of deconstruction questions their claims to certainty by revealing the internal contradictions and weaknesses of texts and ideas. In this context, the deconstruction of reason reveals that rationality is not an absolute and universal concept, but rather varies depending on historical, cultural and linguistic contexts. The deconstruction of reason also criticizes the basic assumptions of rationality and their effects on society. Absolute and universal acceptance of rationality can serve to legitimize certain power structures and authorities. Therefore, the deconstruction of reason is not only a philosophical inquiry but also a social and political criticism. Derrida's work emphasizes the ambiguity and polysemy nature of reasoning. He argues that meaning is formed in a continuous process of postponement and difference. This means that any text or idea cannot have a definitive and unchangeable meaning. Therefore, the deconstruction of the reason reveals this dynamic and changing nature of reasoning.
Rationality Deconstruction Metaphysics Being Truth Hierarchy.
0009-0005-0499-4238
Batı felsefesi, aklı ve rasyonalizmi uzun süredir insan bilgisinin ve ilerlemesinin temel taşları olarak görmüştür. Ancak, 20. yüzyılın ortalarından itibaren postmodern düşünce akımının etkisiyle, bu geleneksel anlayışlar sorgulanmaya başlanmıştır. Aklın dekonstrüksiyonu, özellikle Jacques Derrida'nın çalışmaları aracılığıyla, Batı felsefesindeki akıl ve rasyonalite kavramlarının temelini sarsmış ve yeniden değerlendirilmesine yol açmıştır. Bu makalede, aklın dekonstrüksiyonunun kökenleri, temel argümanları ve etkileri ele alınacaktır. Derrida, Batı metafiziğinin temelinde yer alan ikiliklerin (örneğin, akıl-duygu, özne-nesne) ve bu ikiliklerin oluşturduğu hiyerarşilerin içsel tutarsızlıklarını göstermeyi amaçlamıştır. Dekonstrüksiyon yöntemi, metinlerin ve düşüncelerin içsel çelişkilerini ve zayıflıklarını açığa çıkararak, onların kesinlik iddialarını sorgular. Bu bağlamda, aklın dekonstrüksiyonu, rasyonalitenin mutlak ve evrensel bir kavram olmadığını, aksine tarihsel, kültürel ve dilsel bağlamlara bağlı olarak değişkenlik gösterdiğini ortaya koyar. Aklın dekonstrüksiyonu, rasyonalitenin temel varsayımlarını ve bunların toplum üzerindeki etkilerini de eleştirir. Rasyonalitenin mutlak ve evrensel olarak kabul edilmesi, belirli güç yapılarının ve otoritelerin meşrulaştırılmasına hizmet edebilir. Bu nedenle, aklın dekonstrüksiyonu, sadece felsefi bir sorgulama değil, aynı zamanda toplumsal ve politik bir eleştiridir. Derrida'nın çalışmaları, akıl yürütmenin belirsizlik ve çok anlamlılık içeren doğasını vurgular. Anlamın sürekli bir ertelenme ve farklılık süreci içinde oluştuğunu ileri sürer. Bu durum, herhangi bir metnin veya düşüncenin kesin ve değişmez bir anlama sahip olamayacağı anlamına gelir. Dolayısıyla, aklın dekonstrüksiyonu, akıl yürütmenin bu dinamik ve değişken doğasını açığa çıkarır.
etik hususların tamamına tarafımdan uyulmuştur.
0009-0005-0499-4238
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Political Theory and Political Philosophy |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Project Number | 0009-0005-0499-4238 |
Publication Date | December 31, 2024 |
Submission Date | July 29, 2024 |
Acceptance Date | October 3, 2024 |
Published in Issue | Year 2024 Issue: 14 |
.