The status of human beings is not appropriate for a challenge that can't be coped with. Their delicateness before the presence of Allah come out with obedience and worship, love and affection. This love and affection, obedience and worship could be maintained only with a challenge that should stay within the normal limitations. Otherwise love and affection would turn into antagonism, obedience and worship would turn into rebellion. If the most delicious foods of the world were put before a man who is in front of gallows and would be hung in fıve minutes, not oniy he wouldn't feel appetite for the foods but also he would hate those foods. Likewise, if a person were held responsible for difficult challenges and were told that he would go to hell if didn't fulfil his responsibilities. even Heaven wouldn't whet his appetite. Utterance (Kalam) Schools state different ideas on this subject. We can summarize them as follows:According to Maturidi School, the challenge that can't be coped with isn't acceptable and has never been occurred. Everything is in accordance with the capacity of human beings. The health of the organs could be considered within this capacity. Anything out of human capacity has never been demanded. According to Ashary School, it is reasonably possible that Allah could challenge humans with things that they can't cope with. Although Ashary scholars consider this reasonably possible, they state that challenge that can't be coped with (takleef ma la yutaq) isn't acceptable according to auditory evidence (Baqarah, 2/286). Mutazilah school doesn't acknowledge challenge that can't be coped with; however, mutazilah scholars argue that if a servant can't invent his actions, then everything Allah has challenged people with would be considered as challenge that can't be coped with. This claim is wrong. There are difficult challenges that previous religious communities were charged with; however, interpreters of the Qur'an have stated that these challenges were not real but they were akin and approxirnate.
İnsanın konumu, güç yetirilmeyen teklife müsait değildir. O'nun, Allah'ın kapısındaki nazdarlığı, dua ve ibadet, sevgi ve muhabbetle ortaya çıkar. Allah'a karşı olan muhabbet ve sevgisi, itaat ve ibadeti, ancak normal sınırları içerisinde kalmak kaydıyla yapılacak bir teklifle devam edebilir. Aksi halde muhabbet ve sevgi düşmanlığa, itaat ve ibadeti de isyana dönüşürdü. Gözü önünde idam sehpası kurulu duran ve beş dakika sonra asılacağını bilen bir adamın önüne dünyanın en iştah açıcı yiyecekleri konulsa, iştahı açılmadığı gibi, çok şiddetli bir iştahsızlık ve nefret baş gösterir. Bunun gibi, şayet insan ağır tekliflerle mükellef tutulsa ve yapamazsan Cehenneme hazırlan denilseydi, Cennet dahi insanın iştahını açmaya, şevkini artırmaya kafi gelmeyecekti. Kelam okulları arasında bu konuda farklı görüşler ortaya çıkmıştır. Bu görüşleri şöyle özetleyebiliriz: Maturidilere göre güç yetirilmeyen teklif caiz olmadığı gibi, vaki de olmamıştır. Her şey insanın sahip olduğu gücün vüs'atine göre yapılmıştır. Bu vus'atin içinde organlarının sağlıklı olması da bulunmaktadır. Gücünün dışında kalan hiçbir şey insandan istenmemiştir. Mutezile ise, güç yetirilemeyen teklifi kabul etmez, ancak kul kendi fiillerini icat etmezse o zaman Allah'ın teklif edeceği her şey güç yetirilemeyen teklif olurdu, iddiasında bulunmaktadır. Bu iddia doğru değildir. Geçmiş ümmetlere yüklenen ağır yükler vardır ve tarihen sabittir. Ancak Müfessirlerin yorumları bunların hakiki manada teklif olmadıkları, ancak ona yakın cins ve nitelikte olduklarını göstermektedir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Public Administration |
Authors | |
Publication Date | May 1, 2012 |
Published in Issue | Year 2012 Volume: 7 Issue: 4 |