The legal terms surrounding the establishment of themandatory Palestine after the First World War, the UnitedNations’ partition plan of 1947 and subsequent internationallegal developments on the subject of self-determinationare firmly behind the right of the Palestinian people toobtain independent statehood. However Israel has beenadamantly opposed to such an eventuality because, firstand foremost, from its inception, it has chosen to becomea colonial-settler state in the entire mandatory Palestine.Not surprisingly, the Oslo negotiations from 1993 upuntil 2000 involving Israel and the Palestinians consistedof a series of ‘frustrations’ from the glance of the Palestinians’political aspirations. The Oslo ‘peace process’, then, isbest described as another instrument of subjugation deployed by Israel and the USA in order to obliterate the possibility of Palestinian independence based on the right ofself-determination. Today, the alternative route for Palestinians and their international supporters should be tomake efficient use of the United Nations’ mechanismsthat, inter alia, enable the imposition of sanctions againstIsrael in order to transform the Palestinian right of selfdetermination into reality
Birinci Dünya Savaşı sonunda Filistin’de bir manda rejimininkurulması, Birleşmiş Milletlerce 1947’de kabul edilen taksimplanı, ve her halkın kendi geleceğini belirleme hakkı self-determinasyon konusunda uluslararası hukuk alanında kaydedilen gelişmeler, hiç şüphe yok ki Filistin halkının devletkurma hakkını ortaya koymaktadır. Ne var ki, İsrail, öncelikliolarak, devlet olarak vücut bulmasından itibaren manda yönetimi altındaki tüm Filistin toprakları üzerinde sömürgeciyerleşimci bir devlet olma yolunu seçmiştir. Nitekim 1993ile 2000 yılları arasında İsrail ve Filistin tarafları arasındagerçekleşen Oslo müzakere sürecinin Filistin halkının geleceğeilişkin siyasi beklentilerini tersyüz etmiş olması, şaşırtıcıdeğildir. O nedenle, Oslo ‘barış süreci’ni, ABD ile İsrail’in,Filistinlilerin self-determinasyon haklarına dayalı olarak bağımsız olma ihtimallerini ortadan kaldırmak için suiistimalettikleri yeni bir ‘boyun eğdirme aracı’ olarak tanımlamak,en doğrusu olacaktır. Bugün, Filistin halkının self-determinasyon hakkını hayata geçirmek için Filistinlilerin ve onlarıdestekleyenlerin izlemeleri gereken yeni strateji, BirleşmişMilletler içinde ihdas edilmiş olan mekanizmaları daha etkinkullanarak, İsrail’e karşı, inter alia, yaptırım uygulanmasınıöngören kararların alınması için çaba göstermektir
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Research Article |
Authors | |
Publication Date | June 1, 2018 |
Published in Issue | Year 2018 Volume: 10 Issue: 1 |
This work is licensed under a Creative Commons Attribution 4.0 International License.
LOCKSS system is used as an archiving system for the preservation and restoration of data in this journal.