Kırım Harbi’nden sonra, bilhassa 1860’ların ikinci yarısında; dil, kültür, eğitim, okullaşma, süreli yayıncılık gibi alanlarda mühim edinimler kazanan Bulgarların, siyasî bağımsızlık fikrini eyleme dönüştürmeye başladıkları görülüyor. Adı geçen yıllarda, genelde Tuna kıyısındaki Romen yerleşimlerine yuvalanan Bulgar ihtilâl komiteleri tarafından, sıkça karşı yakaya çeteler gönderiliyor, ancak 20-30 veya birkaç yüz kişiden müteşekkil ve Tuna’yı geçtikten sonra Bulgar milletinin kendilerine katılarak destek sağlayacağını umut eden ihtilâlcilerin beklentileri boşa çıkıyor ve Osmanlı kolluk kuvvetleriyle girilen ilk çarpışmada dağılıyorlar. İsyanlarda yer alan devrimcileri ve bunların yardımcılarını Osmanlı idaresi Diyarbakır’a veya Anadolu’nun başka kale şehirlerine sürgün ediyor. Mahkûmlar İstanbul üzerinden denizyoluyla Samsun’a, buradan da Amasya, Tokat, Sivas ve Harput güzergâhı izlenerek Diyarbakır’a ulaşıyorlar. Öteki güzergâh da Marmara, Ege, Akdeniz yoluyla İskenderun, Halep, Urfa, Birecik, Siverek ve Diyarbakır . Papazdan, muallime, esnafa, tüccardan ressama ve hancıya kadar son derece geniş sosyal ve meslekî yelpazede yer alan Bulgar sürgünlerin bir kısmı yolculuğunu veya Diyarbakır’da geçirdiği günlerini, düşüncelerini ve heyecanını not ediyor ve daha sonra bu notlar esasında uzun veya kısa, teferruatlı veya üstünkörü hatırat kaleme alıyor; ayrıca, yakınlarına veya arkadaşlarına yazdığı mektupların bir bölümü günümüze kadar ulaşmıştır. Daha kapsamlı bir çalışmanın sadece bir kesitini oluşturan makalede, 1867 yılında vuku bulan Ziştovi Hadisesi neticesinde Diyarbakır’a sürgün edilen Bulgarlar konu edinilmektedir.
After the Crimean War, especially during the second half of 1860’s, Bulgarians obtaining significant acquirements at language, culture, education, schooling, and periodical publishing subjects have started to go into action at political independence thought. In the mentioned years, the Bulgarian revolution committees established at Romanian settlements near Danube have been frequently sending gangs to the opposite shore. However, the gangs were composed of 20-30 or a couple of hundreds of people and their expectation of Bulgarian support after crossing the river was not satisfied and they fell apart after the first combat against Ottoman law enforcement officers. Those revolutionists and their assistants were exiled to Diyarbakır or other citadels in Anatolia by Ottoman government. The prisoners were passed over İstanbul to Samsun by seaway and then followed Amasya, Tokat, Sivas, and Harput route, before arriving to Diyarbakır. The other route was passing over Marmara, Aegean, Mediterranean regions, and then İskenderun, Halep, Urfa, Birecik, Siverek and Diyarbakır . Appearing in a broad social and occupational spectrum, some of those Bulgarian exiles ranging from priests to teachers and handicraftsmen, merchants to painters and innkeepers wrote down their journey and the days, the thoughts and emotions in Diyarbakır. Later on, these notes became the base of some long or short, detailed or cursory memoirs, and also some of the letters exiles wrote to their families and friends have survived until today. This paper is just a slice of a broader study and mentions the Bulgarian exiles sent to Diyarbakır, as a result of the Svishtov Incident in 1867.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Ocak 2016 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2016 Sayı: 39 |