Özet
Günümüzde hâlâ serhad şehri hüviyetine sahip olan Kars, Osmanlı
Devleti’nin doğu sınır muhafazası açısından önem arz eden yerlerden
biriydi. Sultan Alparslan’ın Ani ve Kars’a hâkim olduğu 1064’ten itibaren
Türkler için bir sınır şehri özelliği kazanan Kars, daha sonraki
dönemlerde de aynı işlevi sürdürdü. Osmanlı Devleti’nin hâkim olduğu
süreç içerisinde doğu cihetinde yapılan savaşlarda savunma hattı olma
vazifesi üstlenen Kars, bu açıdan komşu devletlerin hedefi haline geldi.
Kars’ın Revan ve Tiflis gibi önemli şehirlere uzantısının olması ve bazı
diplomatik problemler buranın Kanuni Sultan Süleyman tarafından fark
edilmesini ve kalenin sağlamlaştırılması gerekliliğini doğurdu. Osmanlı
savunmasında önemli yere sahip top ve top döküm faaliyetlerinin
gerçekleştirildiği Erzurum Eyaleti’ne komşu olması Kars’ın buraya her
daim bir set görevi görmesine ve askeri bir üs haline getirilmesine neden
oldu. Osmanlı Devleti, kalenin güçlendirilmesi işlemlerini doğu
seferlerinin yapılacağı zamanlarda bilhassa Kars civarına kaydırdı ve
muhafazada kalenin içindeki asker ve mühimmat kadar zahire ihtiyacını
da göz önünde bulundurdu. Özellikle XVIII. yüzyıl boyunca Kars
Kalesi’ne zahire ve mühimmat akışı hiç kesilmedi. Osmanlı Devleti,
İran’ın XVIII. yüzyılın ilk yarısındaki faaliyetleri ve Rusya’nın XVIII.
yüzyılın sonlarındaki ilerleyişi nedeniyle gerek İstanbul-Trabzon limanları
üzerinden Batum-Ardahan yolu ile gerek Erzurum yolu ile Kars Kalesi
tahkimatını ve kaleye mühimmat naklini sağlamaya çalıştı. Bu zaman diliminde Osmanlı Devleti’nin genelinde ve ayrıca Karadeniz’in kuzeyi
ile Rusya’nın hedef aldığı Doğu Anadolu’da top ve mühimmat ihtiyacı
daha da arttı. Osmanlı Devleti’nin Doğu Anadolu’da muhafaza
önceliklerinden biri ise Kars Kalesi oldu.
Abstract
Kars, which still has the identity of a frontier city, was one of the
most important places in terms of Ottoman Eastern border security.
When Sultan Alparslan overtook Ani and Kars in 1064, Kars became
a border city for the Turks and maintained the same function in the
following periods. Assuming the duty of serving as a defence line in
the wars fought in the East during the Ottoman rule, Kars naturally
became the target of neighbouring states. The fact that the territory of
Kars extended to important cities such as Yerevan and Tbilisi and the
presence of some diplomatic problems caused Suleiman the
Magnificent to take notice of this place and to reinforce the castle. As
a neighbour of the Erzurum Province where the artillery and cannon
casting activities, which were very important for the Ottoman defence,
were carried out, Kars always served as a barrier and gradually turned
into a military base. During the eastern campaigns, the Ottoman
Empire shifted castle fortification activities especially to Kars and its
surroundings and, as for castle defence, took into consideration the
need for grain products as well as for soldiers and ammunition.
Especially during the eighteenth century, the flow of grains and
ammunition to the Castle of Kars was never interrupted. Due to Iran's
activities in the first half of the eighteenth century and Russia's
advances in the late eighteenth century, the Ottoman Empire tried to
ensure the fortification of Kars Castle and the transport of ammunition
to the castle both through the Batum-Ardahan route via the ports of
Istanbul-Trabzon and through the Erzurum route. In this time period,
the need for artillery and ammunition increased even more throughout
the Ottoman Empire, as well as in the North of the Black Sea and in
Eastern Anatolia, which Russia was targeting. One of the priorities of
the Ottoman Empire in Eastern Anatolia was Kars Castle.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Yeniçağ Osmanlı Tarihi |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 13 Ekim 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Sayı: 54 |