Türkiye'nin
dördüncü büyük kenti olan Bursa geçtiğimiz yüzyılın en çok göç alan kentlerinden
biri olmuştur. Osmanlı İmparatorluğunun ikinci başkenti olan Bursa, Cumhuriyet
döneminde Balkanlar'dan Kafkasya'ya kadar geniş bir coğrafyadan gelen göçmenlere
ev sahipliği yapmıştır.
Göçmenlerin doğup, büyüdükleri
toprakları unutup, yeni kentlerine alışmaları oldukça zahmetli ve uzun bir
süreçtir. Farklı coğrafyalardan kente göçen
Bursalıların belki de buluştukları tek ortak nokta ise Bursaspor olmuştur. Bursa'daki
başka hiç bir aidiyet Bursaspor kadar birleştirici değildir. Günümüzde Bursaspor'u
tutmak, Bursalılar tarafından Bursa'yı sevmekle ve ona sahip çıkmakla eşdeğer kabul
edilen bir olgudur. Etnik, dini, sınıfsal ya da siyasal farklılıklar
Bursaspor'un maçlarında unutulmaktadır. Böylece Bursaspor taraftarı yalnızca
Bursaspor'un değil, kentin de bir
parçası olduğunu hissetmektedir. Aynı
zamanda Bursaspor kentin en büyük moral değerlerinden biridir. Bursaspor'un
galip geldiği haftalarda sanayi üretiminde artış olduğu bile öne sürülmektedir.
1963 yılında kurulan Bursaspor
aynı zamanda Türkiye'nin ilk kent takımıdır. Bursaspor'u diğer kentlerde
kurulan takımlar izlemiştir. 2010 yılında Türkiye Ligi şampiyonu olarak
Trabzonspor'un ardından şampiyonluğu Anadolu'ya taşımıştır. Bu şampiyonlukta
teknik kadro ve oyuncuların başarısı kadar kentin kenetlenmesi ve onbinlerce
kişiyle deplasmanlara gidilmesi büyük rol oynamıştır. Bursaspor'un kent
yaşamında bu denli ön planda olmasında ise son derece güçlü olan yerel medya
büyük rol oynamıştır.
Bu çalışmada farklı
coğrafyalardan kente gelen göçmenlerin Bursalı kimliğini kazanmasında
Bursaspor'un rolü ve yerel medyanın önemi üzerinde durulacaktır. Yöntem olarak
literatür taraması kullanılmıştır. Çalışmanın kapsamı Bursa-Bursaspor
ilişkisiyle ve futbolun kent yaşamındaki olumlu işlevinin anlatımıyla
sınırlıdır.
Journal Section | Articles |
---|---|
Authors | |
Publication Date | April 1, 2017 |
Published in Issue | Year 2017 Volume: 13 Issue: 1 |