Taşeronlaştırma iş güvencesini yok ediyor, ücretleri baskı altına alıyor, sendikal hareketleri zayıflatıyor. İşsizlik düzeyi yüksek ve kayıt dışılık yaygın ise, taşeronlaştırma daha yoğun bir sömürü yaratıyor. İşverenlerin neo-liberal dalgaya uyarak çalışanları sömürme hırsı taşeronlaştırmayı bir oyuna dönüştürüyor. İşverenlerle çalışanları karşıt duruma getiren tarihi yanlış tekrarlanıyor. Hâlbuki en azından 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana, işverenler işçilerini fark etmeye başlamışlardı. Şimdi bir tersyüz oluş gerçekleşiyor. İşletme risklerini işçilerin geleceği üzerinden azaltma hesabı yapanlar, “sosyal diyalog”, “güvenceli esneklik”, “işletme komiteleri”, “küresel rekabet” vb. makyajlı kavramlarla örterek bir tür ipnotizma uyguluyorlar. Kuvvetli çelişkiler birlikte gelişiyor. Teknolojik değişimin ivmesi istihdam edilebilirliğin sürekli desteklenmesini gerektirmektedir. Ancak, işgücü piyasalarını değişime uygun cevap verebilir hale getirmek için hiç de istihdam güvencesini zayıflatmak gerekmiyor. IMF, Dünya Bankası, AB Komisyonu ve neo-liberal teorisyenlerin kurguladıkları işgücü piyasası, çalışanları kapana kıstırmaya yönelik mekanizmalar içeriyor. Labirentin sonunda işçiler kendilerini güvencesizlikle yüz yüze bulacaklar. Güvenceli esneklik düzenlemeleri işverenlerin istihdama ilişkin sosyal yükümlülüklerini ortadan kaldırıyor veya en aza indiriyor; iş bulmayı kolaylaştıracak düzenleme ve politikaların artan maliyeti ise kamuya yükleniyor. Gerçekten, tam piyasacı bir çözüm söz konusu. Fırsatlar işverenlere, maliyet kamuya. Bu makale güvencesizliği tüm bu boyutları ile analiz etmektedir.
Subcontracting ruins job security, puts pressure on the wages and weakens unionist moves. If unemployment is high and unregistered employment is prevalent, subcontracting creates a stronger base for exploitation. The employers’ ambition to exploit the employees in parallel with the neo-liberal wave turns subcontracting into a game. The historical mistake which brings the employers and the employees into opposition is repeated. Although, at least, since the Second World War, employers have begun to be aware of their employees, presently, this is changing. Those, who are calculating to decrease their business risks over the future of their employees, are hypnotizing by covering their intentions with concepts like “social dialogue”, “secure flexibility”, “business committees” and “global competition”. Strong contradictions develop together. The acceleration of technological change requires the continuous support of employment. But, to make the labor market to act in accordance with change, does not require the weakening of employment security. The IMF, the World Bank, the European Union Commission and the labor market constructed by the neo-liberal theorists all involve mechanisms to trap the employees. At the end of the labyrinth, employees will find themselves face to face with insecurity. Regulations concerning flexible security either eliminate or minimize the social responsibility of employers towards employment. The increasing cost of policies and regulations which makes finding a job easier is imposed upon the public. Indeed, this is a real market-oriented solution: opportunities are for the employers and the costs are for the public. This article analyzes insecurity with all its dimensions
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Research Article |
Authors | |
Publication Date | July 1, 2013 |
Published in Issue | Year 2013 Volume: 1 Issue: 3 |