İnsanı diğer varlıklardan ayıran ve mükerrem kılan en önemli özellik; doğru ile yanlışı ayırabilmesi, akıllı olması, zihinsel işlevlere sahip olması, dolayısıyla kendini bilmesi, Rabbi’ni tanımasıdır. Kişinin ilahi mesajları anlaması, lehinde ve aleyhinde olan hükümleri bilmesi; onun akıllı, düşünebilen, bilinçli, muhakeme edebilen yeterli hafızaya sahip, farkında, basîretli ve ferasetli olmasına bağlıdır. Bu nedenle insanın mükellef olmasının başında akıllı ve baliğ olma şartı aranır. Fıkıh ilminin “İnsanın lehinde ve aleyhinde olan şer’î ve amelî hükümleri bilmesidir.” şeklinde tarif edilmesi bu vasıflarının varlığına râcidir. İnsanın, maslahatına ve mefsedetine olan hükümleri bilerek hakikate ulaşması, fakih olmasına, kritik analitik düşünmesine ve bu düşünceyi hayat tarzı haline getirmesine bağlıdır. Fıkıh, Şârî Teâlâ’nın emir ve yasaklarından istinbât edilerek çıkarılan, insan fiilleriyle ilgili konulardır. İnsanın Allah’la olan ilişkilerini düzenleyen ibadetlerle ilgili hükümlerden muamelat hükümlerine kadar hayatın her aşamasında, zihinsel işlevlerini ve süreçlerini etkili kılarak, ilahi hükümleri anlamak, hikmet-i teşriyi bilmek ve bunları ana gayeler doğrultusunda uygulamak, fıkhetmenin amacı ve gereğidir. Fıkıh bu özelliğiyle temelde teşriye uygun olarak hedef belirlemiş olur. Bu çerçevede fıkıh usulü ilmi yanında, kutsal metinlerin anlaşılmasında bir metot olan hermeneutik kavramı da, insan fiillerinin ve genel yaşantısının yorumlanması, anlaşılması olarak da ifade edilir. Bu makalede kritik analitik düşünme olan zihinsel becerilerin, dingin olarak, gerçekleştirmek istediği hedeflerle fıkıh ilminin hedefleri karşılaştırılarak değerlendirilecektir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | April 28, 2016 |
Published in Issue | Year 2016 Issue: 66 |