1990'lı yıllar
Avrupa'da siyasi olarak dinamik ancak çalkantılı yıllar olmuştur. Doğu Avrupa
ülkelerinde yaşanan geçiş süreci Avrupa'nın siyasi, ekonomik ve kültürel olarak
yeniden birleşmesini gündeme getirmiştir. Bu bağlamda eğitim ve özellikle
yükseköğretim ortak bir Avrupa kimliği yaratmak için en uygun alanlardan biri
olarak görülmüş, Avrupa kimliğinin oluşturulmasında üniversiteler arasındaki
etkileşim önemli bir araç olarak kullanılmıştır. Ortak bir Avrupa Yükeköğretim
Alanı ve Avrupa Araştırma Alanı kurmayı hedefleyen ve 1999 yılında yaşama
geçirilen Bologna süreci bu siyasi yaklaşımın bir sonucudur. Bologna süreci
kapsamında birçok ülkenin yükseköğretim sisteminde önemli reformlar
gerçekleştirilmektedir. Ancak, Bologna süreci birçok kişi tarafından farklı
yönlerden eleştirilmekte, akademik camiada sürecin felsefesi üzerinde keskin
ayrımlar ortaya çıkmaktadır. Türkiye de 2001 yılından itibaren Bologna süreci
üyelerinden biri olarak yükseköğretim sisteminde yeniden yapılanma ve Batı
dünyası ile entegrasyon kapsamında reformları uygulamaktadır. Türk
üniversiteleri birçok yapısal reformu başarıyla uygulamakla birlikte
reformların içeriği ve Avrupa kimliğinin oluşumuna katkısı açısından soru
işaretleri doğmaktadır. Bu çalışmada söz konusu tartışmalı alanlar ele
alınmakta ve Türkiye'de Bologna sürecinin işleyişine ilişkin bir araştırmanın
bulguları paylaşılmaktadır. Araştırma Süleyman Demirel Üniversitesi'nde 2017 yılında
145 araştırma görevlisi ile gerçekleştirilen bir anket çalışmasını
kapsamaktadır. Ana bulgular öncelikle araştırma görevlilerinin Bologna süreci
hakkında yeterli bilgiye sahip olmadıklarını göstermiştir. Katılımcıların büyük
bölümü Bologna sürecinin temel olarak ortak bir Avrupa kimliği oluşturma
amacını taşıdığını, ancak henüz böyle bir ortak kimlikten bahsetmenin olanaklı
olmadığını düşünmektedir. Benzer şekilde, katılımcılar Türk yükseköğretimini ve
araştırmacılarını Avrupa Yükseköğretim alanının bir parçası olarak
görmemektedir. Öte yandan, Bologna süreci ulusal kimliğimize bir tehdit olarak
algılanmamaktadır. Araştırma görevlileri Bologna reformlarının uygulanmasını
ise bürokratik ve aşırı işyükü yaratan bir süreç olarak görmekte, demokratik katılımın
yetersizliğine vurgu yapmaktadır.
Bölüm | Makaleler |
---|---|
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 29 Aralık 2017 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2017 Sayı: 42 |
Süleyman Demirel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi