The crises, social conflicts and fractures of Turkish society find their reflection in Turkish poetry. One of the most important areas of debate in the crises that have been experienced concerns faith and the conception of God. Bedri Rahmi Eyüboğlu is a poet of the early Republic era. He is a multi-faceted writer of great artistic skill. His inner conflict can be traced through his works. As an intellectual who espoused the ideals of the new Republic in his poems, he frequently reflects his ideas about faith and his conception of God. Whilst Bedri Rahmi’s quest provides a route to the internal, another contemporary poet, Cahit Koytak, in the manner of a complete believer, assigns a functionality to the concept of the supreme being. An inherent and transcendental conception of God and His eternal being guides Koytak in his poetry when dealing with universal and existential challenges. The works of these two poets reveal the former as a restless man who experienced belief in God as a problem, and the latter a satisfied person with his belief in God constantly in action. Studying these works persuades the reader that our poetry, far from being shallow, has a deep cultural and philosophical background.
Türk şiirinde toplumun içinden geçtiği buhran, sosyal çatışma ve kırılmaların yansımaları bariz biçimde görülür. Krizlerin yaşandığı alanların en mühimlerinden biri ise inanç ve tanrı tasavvurudur. Çok yönlü bir sanatkâr olan Bedri Rahmi Eyüboğlu, erken Cumhuriyet dönemi şairlerindendir. İç dünyasında bu tasavvura ilişkin yaşadığı çatışmanın izlerini şiirinde görmek mümkündür. Devrinin Cumhuriyet ideallerini benimsemiş bir aydını olarak Allah’a ilişkin tasavvurunu ve inanca dair yaşadığı çatışmayı mısralarında sıkça yansıtır. Bedri Rahmi’nin arayışı içe doğru bir seyir takip ederken günümüz şairlerinden Cahit Koytak ise, mümin bir tavırla şiirinde Tanrı tasavvuruna bir işlevsellik atfeder. İçkin ve aşkın bir tanrı ve onun ezeli ve ebedi varlığı insanın evrensel ve varoluşsal sorunları karşısında şiirinde kendisine rehberlik yapar. Biri Allah inancını kendi içinde bir sorunsal olarak yaşayan huzursuz, diğeri aktif ve her an eylem hâlinde bir tanrı tasavvuruna sahip ve mutmain, aynı coğrafyanın iki şairinin şiirlerine bu cepheden bakmak, okura Türk şiirinin felsefi ve kültürel ilgilerinin sığ değil derin olduğuna dair ikna edici bir fikir sunmaktadır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 20 Nisan 2015 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2015 Sayı: 34 |
Süleyman Demirel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi